İnsan; yaratılışı gereği meraklı, kıskanç, hırslı, şefkatli, merhametli, iyiliksever, kötü düşünen, seven, âşık olan, ağlayan, gülen, bencil, yardımsever, yanlış yapan, sinirli, kibirli, pişman olan, duygusal, affedicidir. Bunun için günah, sevap vardır. Tövbe vardır, bağışlanma vardır.
Yaradılışı gereği insanların umduğunu bulamaması, doğru seçim yapamaması, o gün farkedememesi, görememesi, pişmanlığı, uyuşamaması, yakıştıramaması, isteği, arzusu, irade zayıflığı, eksikliği, düşkünlüğü, duyguları gibi ne derseniz deyin, çeşitli sebeplerle özel hayatında hesabını kendi vereceği doğru ya da yanlış gizli saklı durumları, ilişkileri olabilmektedir.
İnsanlık tarihi kadar eski bu durum hoşumuza gider ya da gitmez ama hep olmuştur ve olacaktır. Hem de ayırım yapmaksızın ideolojisi, dini, milliyeti ne olursa olsun insanın olduğu her kesimde az ya da çok görünmektedir.
Beğenir beğenmeyiz, yakıştırır yakıştırmayız ama bu bir gerçekliktir.
İnsanlarda özel hayat merakı çok yüksektir. Belki ilgisi yok gibi görünen çoğu kişi becerebilse, fırsat geçse, imkânı olsa yapacağı şeylerin dedikodusunu yapmayı sever. Çünkü dedikodunun dayanılmaz tadı, büyük günah olma haline, ne yazık ki üstün gelir. Bu sebeple dedikodunun tedavisi imkânsız belki de tek hastalık olduğunu düşünüyorum.
Kişiye karşı özel hayatı, silah gibi belden aşağı vurmada kullanılır.
Çünkü toplumda kişinin özel hayatına bakıp onun imanını yargılama anlayışı egemendir. Hâlbuki bir Müslüman büyük günah işlese dahi imanı sorgulanamaz. İslamiyet amelleri, imanın bir gereği olarak görmemiş ve insanları amellerine göre değerlendirmemiştir.
Toplumda egemen olan amel ve fiziki görünümüne göre insanları İslam’ın içinde veya dışında görme görüşü; toplumdaki mahalle baskısı ve şekilciliğe dayalı dindarlık anlayışı ile insanların pek çok beceri ve yeteneklerini yitirmesine, dinin siyasi olarak kullanılmasına yol açmıştır. Ayrıca toplumda şahsiyet ve karakter eksikliğine yol açmaktadır. Oysa yüce kitabımız, kılavuzumuz Kur’an-ı Kerim’e göre riya (gösteriş), Allah’a ortak koşmakla eş tutulmuştur.
Kişinin toplumsal, tarihi görevi ve işlevi, işe uygun, yaraşır olması durumu, görevini yerine getirebilirliği, başarısı ve doğru kimse olması yerine, sadece özel kişiliğini yaşantısını birbirine karıştırıp ve hatta özel kişiliğinin toplumun olumsuz diye niteleyebileceği davranışlarını öne çıkararak o kişiyi küçük düşürmeye çalışmak düpedüz seviyesizliktir. Bu davranış, o kişinin topluma, halkına, milletine hatta insanlığa hizmetinin, işlevinin etkisini azaltmak için yapılmaktadır.
Bir alanda öncülüğü, başarıları ile tanınan bilinen, kişilerin özel hayatları ilgi altında ve güçlükle geçmektedir.
Elbette milletin öncüleri ve toplumsal görevler, bir noktaya kadar özel hayattan ayrı tutulmalıdır. Özel hayat, ancak toplumsal görevin yapılmasını engellediği zaman konu edilebilir ve toplumun tartışmasına açılabilir. Öncelikle bir kimsenin, o işe uygun, yaraşır olması durumu, görevini yerine getirebilirliği, başarısı ve doğru olması ile değerlendirilmelidir. Kuşkusuz ve katiyetle yaşantıları toplumu olumlu ya da olumsuz etkileyecek kişiler milletin töre, değer ve inançlarına aykırı davranış içinde olmamaya özen göstermelidir. Dolayısıyla toplumun ilgi gösterdiği kişiler günümüzde de “özel hayat”ları açısından değerlendirilmektedirler. Özellikle iletişim teknolojisinin gelişmesi, artması ile “özel hayat”a yönelik baskılar daha da artmaktadır.
Kişinin doğal olarak özeli vardır, sırrı vardır, gizlisi vardır. Her insanın vardır. Kendini görmeden başkalarının eksik ve bozuk kabul edilen davranışlarını araştırmak, konuşmak ahlak ve inanç düşkünlüğüdür.
Öğüt, Mevlana’dan:
“Başkalarının kusurlarını örtmekte gece gibi ol!”
Kılavuzumuz, Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim:
Ey iman edenler. Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizlisini-kusurunu araştırmayın. ………………. Hiç şüphesiz Allah tövbeleri kabul edendir, rahmetiyle çok esirgeyendir. (Hucurât Suresi/12)
Özümüz, Türk Töresi: “Eline, beline, diline sahip ol!”
Büyük Türk milleti yüce inanç ve töresine, kalıtımsal özelliklerine, gelenek ve değerlerine sahip çıkacak, yaşayacak ve yaşatacaktır. Titreyip, kendine dönecektir.