Türkiye’de, Türk milletinde ne yazık ki sivil toplum kuruluşu bilinci çok yetersiz ve halkın ilgisi ve katılımı çok zayıf.
Oysa bir ülkede demokrasinin sağlıklı olması kendi halkının içinde olduğu güçlü, etkili sivil toplum kuruluşlarına bağlıdır.
Demokrasiyle yönetilen ülkelerde sivil toplum kuruluşlarının önemli işlevleri vardır. Bu topluluklar sadece amaçlarına uygun sosyal ve kültürel faaliyetler yapmakla kalmazlar; aynı zamanda, kamuoyu oluşturmak suretiyle temsil ettikleri kitlenin şikâyet ve taleplerini yönetim kademelerine ulaştırırlar. Daha da ileri giderek ülkenin siyasi, iktisadi ve kültürel politikaları hakkında görüş oluştururlar ve görüşlerini kamuoyuyla paylaşarak ülke yönetiminde etkili olmaya çalışırlar.
Sivil toplum kuruluşları, bilgilerin, görüşlerin düşüncelerin oluşturulduğu, geliştirildiği, biçimlendirildiği, yayıldığı gönüllü toplum kuruluşlarıdır. Bundan dolayı her görüş, düşünce, bilim, meslek ve inanç topluluğu; bilgi alışverişinde bulunmak, alanlarındaki bilgileri geliştirmek, bu gelişmelerin sonuçlarını paylaşmak ve yaymak için dernek kurar.
Türk milliyetçiliği ülküsünü benimsemiş olanlar sivil toplum kuruluşu yoksuludur. Hele demokratik katılım ve yönetim anlayışı yok gibidir. Birçoğu sivil toplum kuruluşu özelliği dahi taşımıyor. Yine Türk milliyetçileri dışa dönük sivil toplum kuruluşlarında yer alma, yönetimlerinde bulunma açısından da çok zayıftır.
Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığı ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünün teminatı olmaya kendini adamış Türk milliyetçileri, ülkücülerin bu alanda bıraktığı boşluk, bölücü, hain, vatan millet kavramı olmayan kişilerce doldurulmuş ve halk yanlış yönlendirilmiştir.
Öyle olunca da;
Son 15 Temmuz 2016 tarihindeki hainliğin baş sorumlusu, küresel güçlerin çıkarları için desteklediği Fethullah Gülen kendisini iyi niyetli imiş gibi göstermeyi başarmış, İslami yaşam ve söylemleriyle, din istismarıyla, sorumluluk makamındakilerini bile kandırarak hem de işbirliği içinde, sivil toplum kuruluşlarıyla bir örgüt haline gelmiş, sonunda ülkemize ve milletimize bir büyük, belki tarihin en büyük fitne ve belasını yaşatmıştır.
Allah korusun başarılı olsalardı, peşinden gelecek olan yabancı saldırısı, işgaliydi.
İşte bu noktada görülüyor ki;
Sivil toplum kuruluşları, “ oyun kurucu görevi yapıyor ve oyunu kuran kazanıyor!”
Milli olmayan sivil toplum kuruluşlarının zararları, ihanetleri ancak milli sivil toplum kuruluşları ile önlenebilir.
Küresel güçlerin, bölücülerin, vatan ve milliyet kavramı olmayanların güdümündeki sivil toplum kuruluşları çok çok tehlikelidir.
Bu sebeple;
Türk milliyetçileri, ülkücüler katılımlı, güçlü, etkin sivil toplum kuruluşlarına sahip olmalıdır.
Türk milletinin çıkarlarına hizmete uygun sivil toplum kuruluşlarının sayısı hızla arttırılmalıdır.
Türk milliyetçiliği ülküsüne gönül verenler bu kuruluşlar aracılığıyla gönüldaşlık ve yardımlaşma duygusunu pekiştirmeye; onların sorunlarını onlar adına çözmeye yönelik çalışmalara ve onlar arasında duygu, düşünce, görüş, erek ve inanç birliğini sağlamaya daha fazla önem vermelidir.
Oyunu Yüce Türk milletinin evlâtları kurmalı ve Türk milleti, Türk devleti kazanmalıdır!