Her ne hikmetse Türk milliyetçileri ve ülkücülerin hakkı, hiçbir zaman teslim edilmez.
Ne yazık ki bugüne kadar haklılıklarını bir türlü anlatamadılar ama tarih onları yine haklı çıkardı!...
Bugün hemen hemen herkesin haklı olarak sövdüğü, lanetlediği Fethullah’ta, FETÖ’de piyangodan çıkmadı. Tercih edildi, ön verildi, yol verildi, değer verildi.
Duaları istenildi, emirleri soruldu.
Ne dedilerse yaptılar, ne istedilerse verdiler.
Ben bir Türk milliyetçisiyim, ülkücüyüm.
Ülkümüz, dünya görüşlerimiz, milli – manevi değerlerimiz, yolumuz, yürüyüşümüz Türk’e göre, Türk içindir.
Son yıllarda en önemli gündem olan, ABD–CIA-İsrail-İngiltere işbirlikçisi küresel güç uşağı, casus, kaya keleri kişiye hiç inanmadım, ilgi, sevgi ve yakınlık duymadım.
Lütfen çayınıza şeker katın ve karıştırın, çayla şekeri ayırabilir misiniz? Birileri çayla şeker gibi karışırken, onlara karşı durduk ve duruşumuz hep aynı oldu. İlk gün, dün sözümüz duruşumuz neyse, bugünde, yarında öyle ve öyle olacak.
Ne sözüm ona Müslümanlığı, ne gazetesi -dergisi - televizyonu, ne dersanesi - okulları, ne Türkçe olimpiyatları, ne bankaları - sermayeleri, ne sağladıkları imkân - makam – terfi-sınav hileleri, ne siyasi ikbal, ne de…. ile her ne kadar ülkücü hareket mensubu epeyce kişiyi devşirseler de; fikri temeli sağlam olan bizleri kandıramadı, aldatamadı. Hiç birlikte yürümedik çok şükür. Namert köprüsünden geçmedik. O camiadan eş seçmedik, hayatımıza sokmadık.
FETÖ’nün küresel güçlere hizmet ettiğini, milli olmadığını, Amerika Birleşik Devletleri, İsrail, İngiltere bağlantılarının tehlikeli olduğunu söylediğimizde, Fethullah’a övgülerle büyük İslam âlimi, daha neler neler olduğunu söyleyerek dinimizle, imanımızla yargıladılar. Çok çirkin tepkiler aldık. Hakarete uğradık.
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Casusluk davalarının düzmece, hedefin Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunu, o askerlerin hiçbir suçu olmadığını söylediğimizde; o gün, o kişilere kâfir dediler, o davaların savcısı oldular, askeri vesayeti ortadan kaldırdıklarını, sivilleştiklerini söylediler.
Askeri şuralarda bu hainlerin TSK’dan, ordudan atılmaması için şerh koydular, korudular, kolladılar. Hainler dost, diğerleri düşmandı.
Şimdi, ders bu kadar ağır olmamalıydı. İktidar, tek güç olma ihtirası için her şey uygun görülmemeliydi.
Artık Türkiye’nin bütünlüğüne, birlik ve beraberliğine halel getirecek faaliyetlerde bulunanlar desteklenmemelidir.
Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığı ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünün teminatı Türk milliyetçilerine, ülkücülere yapılan haksızlıklardan vazgeçilmelidir.
Dışlayıcı ve bölücü değil, toparlayıcı olunmalıdır. Milli birlik ve beraberlik bilinci geliştirilmelidir.
Son Söz:
“EY TÜRK, ÜSTTE GÖK ÇÖKMESE, ALTTA YER DELİNMESE, SENİN İLİNİ, TÖRENİ KİM YIKABİLİR!…”
Herkes bile.