Yerel seçimler, her birimizin yaşadığı şehri doğrudan etkileyen, geleceğimizi şekillendiren kritik kararların alındığı dönemlerdir. Bu süreçte, belediye başkan adaylarına yönelik tercihlerimiz sadece bizi değil, tüm şehri etkiler. Ne yazık ki, 'bizim adamımız' mantığıyla yapılan seçimlerde, seçmenlerin çoğunluğu bireysel beklentilerle hareket ediyor. Ancak bu beklentiler genellikle gerçekleşmiyor. Seçmenler, tanıdık bir isme oy vererek kişisel çıkar sağlama umudu taşısa da, bu yaklaşım çoğunlukla hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor. Bu durum, seçmenlerin asıl odaklanması gereken şehirlerinin genel refah ve gelişim ihtiyaçlarından uzaklaşmalarına neden oluyor.
Türkiye'de birçok seçmen, tanıdık ya da aynı sosyal çevreden gelen adaylara yöneliyor. Bu eğilim, "kazandık" egosunu tatmin etse de, çoğu zaman şahsi çıkar elde edilemiyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, bu şekilde oy verenlerin %90'ı bekledikleri şahsi çıkarlara ulaşamıyor. Kalan %10 ise, genellikle haksız nemalanıyor.
Yerel yönetimler, şehrin sosyal ve ekonomik gelişimini doğrudan etkileyen yapılar olduğundan, belediye başkanı seçiminde adayın tanınırlığından ziyade, görevini layıkıyla yerine getirebilecek vasıflara sahip olması esas alınmalıdır. Adayların eğitimi, tecrübesi, vizyonu ve şehre sağlayabileceği katkılar, oy verme kararımızda öncelikli olmalıdır. Partilerin de bu doğrultuda hizmet odaklı adaylar belirlemesi, şehrin geleceği üzerinde büyük etki yaratır.
Seçimlerde sıklıkla görülen bir diğer sorun ise, "diğer adayın kazanmaması" için yanlış adımlar atılmasıdır. Bu taktiksel yaklaşım, uzun vadede şehrin çıkarlarına zarar verebilir. Seçmenler ve partiler, adayların kalitesine ve şehre sağlayacakları katkıya odaklanmalıdır, sadece rakip partinin adayının kaybetmesini sağlamak için değil.
Belediye başkan adaylarının, yönettikleri şehri tanımaları ve orada yaşayan insanların sorunlarını bizzat deneyimlemiş olmaları önemlidir. Bu, onların şehrin sorunlarına daha gerçekçi ve etkili çözümler getirmelerini sağlar. Adayların, şehrin tarihini, kültürünü, ekonomik ve sosyal yapısını iyi anlamaları, başarılı bir yönetim için temel bir gerekliliktir.
Seçimlerde, işe adam sokma hayali veya özel işlerde iltimas beklemek gibi şahsi çıkar peşinde koşmak, şehrin genel yararına ters düşer. Seçmenlerin, kısa vadeli ve kişisel çıkarları yerine, şehrin uzun vadeli refahını ve gelişimini düşünerek oy kullanmaları gerekmektedir. Bu, sadece adil ve etkili bir yönetim sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal güven ve dayanışmayı da güçlendirir.
Yerel seçimlerde oy verirken, şahsi çıkarlarımızdan ziyade, yaşadığımız şehrin geleceğini düşünmek, her birimizin sorumluluğudur. Doğru aday tercihi, sadece şehrimiz için değil, toplumumuz için de atılacak en önemli adımdır.
Gerçek başarı, bireysel egoların tatmini değil, toplumsal mutluluğun ve refahın artmasıyla ölçülür.
Ali OSMANOĞLU