Politika, tarihin her döneminde insanoğlunun en önemli uğraşlarından biri olmuştur. Fransız lider Charles De Gaulle’ün “Politika, politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir” sözü, hem bu gerçeği vurgular hem de politikaya olan genel bakış açısını sorgulatır. Bu söz, politika yapmanın yalnızca belirli bir gruba ya da meslek grubuna ait olmadığını, aksine toplumun her kesiminin üzerinde düşünmesi gereken bir sorumluluk olduğunu ifade eder. Ancak bugün, özellikle ülkemizde, bu anlayış bambaşka bir noktaya evrilmiş durumda. Artık herkes bir şekilde siyasetçi, politikacı kesilmiş; hatta politikacılardan daha çok politika konuşur olmuşuz.
Bu durumun birkaç sebebi var. Öncelikle, politika ve siyaset artık herkesin kolayca erişebileceği bir tartışma platformu haline geldi. Sosyal medya bunun en büyük örneği. Birkaç saniye içerisinde herhangi bir konuda yorum yapabiliyor, fikir beyan edebiliyor ve bu fikirleri binlerce insanla paylaşabiliyoruz. Bu durum, bireylerin fikir beyan etmesini kolaylaştırsa da, maalesef bu fikirlerin çoğu zaman yeterince bilgiye dayanmayan, önyargılarla dolu ve genellikle toplumu ayrıştırıcı bir dille sunulmasına neden oluyor. Kraldan çok kralcı bir tutumla yapılan bu yorumlar, toplumda bölünmelere ve yanlış algılara zemin hazırlıyor.
Peki, politika bu kadar kolay konuşulabilir bir şey mi? Elbette hayır. Politika, yüzeysel bilgilerle ahkâm kesilecek bir alan değildir. Tarih, ekonomi, sosyoloji, hukuk gibi birçok farklı disiplini içinde barındıran; derin analizler, uzun vadeli planlamalar ve sorumluluklar gerektiren bir alandır. Ne yazık ki bugün, derinlemesine bir bilgiye sahip olmadan politik konular hakkında büyük laflar eden insanların sayısı hızla artıyor. Daha da kötüsü, bu kişiler kendi fikirlerini mutlak doğru olarak kabul ederek, başkalarının düşüncelerine tahammül göstermiyor. Bu durum, yalnızca toplumsal çatışmayı artırmakla kalmıyor, aynı zamanda gerçek politik sorunların çözümünü de engelliyor.
Bir diğer önemli sorun ise, politikayı yalnızca tartışma malzemesi olarak gören bir anlayışın giderek yaygınlaşması. Siyaset konuşuluyor, tartışılıyor; ancak bu tartışmaların çoğu çözüm odaklı değil. Eleştiri, yerini kavgaya bırakıyor; çözüm önerileri, yerini suçlamalara bırakıyor. Bu tür bir anlayış, ne bireysel ne de toplumsal bir katkı sağlar. Aksine, hem bireyleri hem de toplumu yozlaştırır.
Milletvekili seçimlerindeki anlayış da bu sorunun önemli bir parçasıdır. Seçimlerde, çözüm odaklı düşünen kişiler yerine genellikle çok sesi çıkan, taraf olan ya da popüler olan kişilerin tercih edilmesi, temsil noktasında büyük bir eksiklik yaratıyor. Oysa vekil demek, seçildiği bölgedeki insanları en iyi şekilde temsil eden kişi demektir. Bu temsil yetisi zayıf olduğunda, toplumu ileri taşıyacak politikaların üretilmesi de imkânsız hale geliyor. Toplumun mu siyasete, siyasetin mi topluma göre şekillendiği sorusu ise hala belirsizliğini koruyor. Ancak bu kısır döngüye artık bir dur demek gerekiyor. Herkesin işini doğru yapması ve refah dolu bir toplum oluşturulması için ortak bir bilinçle hareket etmeliyiz.
Politika, toplumun refahını artırmak, sorunlara çözüm bulmak ve geleceği inşa etmek için bir araçtır. Politikayı sadece bir tartışma konusu olarak görmek ya da kişisel egolarımızı tatmin etmek için kullanmak, bu aracın amacından sapmasına neden olur. Toplum olarak politika ve siyaset konularında daha bilinçli olmamız gerekiyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın hiçbir anlam ifade etmediğini artık anlamalıyız. Herkesin her konuda uzman olmadığı gibi, herkesin politikacı olması da mümkün değildir.
Bugün geldiğimiz noktada, toplumsal olarak bir özeleştiri yapmamız şart. Sadece konuşmak yerine dinlemeyi öğrenmeli; sadece eleştirmek yerine çözüm üretmeye odaklanmalıyız. Politika, gerçekten de politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir mesele olabilir; ancak bu, herkesin politikacı olması gerektiği anlamına gelmez. Tam tersine, her birey kendi uzmanlık alanında en iyisini yaparak topluma katkıda bulunabilir. Politikadan anladığımız, sadece tartışma değil, çözüm üretmek olmalıdır.
Unutmayalım ki bir toplumun gelişmişlik düzeyi, yalnızca politikacıların başarısıyla değil, o toplumun her bireyinin bilinç ve sorumluluk düzeyiyle de ölçülür. Kendi alanlarımızda fark yaratmaya çalışırken, politik konularda da derin bilgiye dayalı, saygılı ve yapıcı bir duruş sergileyelim. Sadece konuşan değil, dinleyen; sadece eleştiren değil, çözüm üreten bireyler olmayı hedefleyelim.
Çünkü toplum olarak ilerleyebilmemizin anahtarı, bireysel ve toplumsal sorumluluklarımızı doğru bir şekilde yerine getirebilmekten geçiyor.