Türkiye'nin kalbi, ne yazık ki Ankara'nın sadece o meşhur meclis binasında atmıyor. İstanbul'da bir balıkçının, Diyarbakır'da bir esnafın, Antalya'da bir çiftçinin nabzında da atıyor. Peki, seçimlerde onların oyuyla seçilen vekiller, Ankara'nın dışındaki bu nabızları ne kadar hissedebiliyor?
Bir milletvekilinin en kıymetli varlığı, ona inanarak oy veren seçmenidir. Ancak seçimlerin haricinde, bu seçmenle arasında neredeyse aşılmaz bir mesafe var. Herhangi bir konuda vekiline ulaşmak isteyen bir seçmen için "tanıdık" ya da "torpil" şart. Ancak bu, aslında demokrasimizin eksik kalan bir yüzüdür.
Düşünsenize, milletvekilleri seçildikleri bölgelerde birer ofis açsa... Halkın kolayca ulaşabileceği bir yerde. Seçmen, yaşadığı sorunu direkt olarak vekiline anlatabilse. Ve ofisin girişinde şu yazı sizi karşılasa: 'Başka bir seçmenimin hakkının yeneceği bir istek ile gelmeyin!' Bu hem vekillerin gerçekten neye ihtiyaç olduğunu anlamasını sağlar, hem de seçmenin sesinin duyulduğunu hissetmesine yardımcı olur. Böylece, hizmet vaatlerinde bulunan vekillerin hangisinin kendi bölgesi için çalışıp çalışmadığını seçmen daha iyi görecek ve sonraki seçimlerde de gerçekten hakedene oy verecektir.
Finansman mı? Aslında maliyetli bir yatırım değil bu. Partiler, devletten aldıkları destekleri kullanarak bu ofisleri rahatlıkla kurabilirler. Ayrıca, unutmamak gerekir ki her milletvekilinin zaten 4 yardımcı (danışman) çalıştırma hakkı vardır ve bu danışmanların maaşları Parlamento tarafından karşılanmaktadır. Sonuçta bu paralar halkın parasıdır ve halk için kullanılmalıdır.
Bürokraside yaşanan tıkanıklıklar, hemen hemen hepimizin başına gelmiş sıkıntılardan. İşte bu ofisler sayesinde vekiller, seçmenin bu tür sorunlarını ilk ağızdan duyabilir ve hızla çözüm üretebilir.
Bölgeler arasındaki farklılıkları da gözeterek, milletvekili ofislerinin bölgeye özgü nasıl bir hizmet anlayışı benimsemesi gerektiği ise bir diğer önemli konu. Türkiye'nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar farklı kültürler, farklı ihtiyaçlar var. Milletvekilleri de bu ihtiyaçları birebir öğrenerek daha etkili politikalar geliştirebilirler.
Ve en önemlisi, bu ofislerin varlığı, seçmen ve vekil arasında kurulacak olan eşit, adil ve şeffaf bir ilişkinin teminatı olacaktır. Eğer demokrasimizin daha işler, daha kapsayıcı ve daha adil olmasını istiyorsak, belki de bu ilk adımı atmamız gerekiyor.
Vekilim yanımda. Belki de bu, demokrasimizin yeni sloganı olabilir...