Yarın, Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak kazınan 12 Eylül darbesinin yıl dönümü. Özgürlüklerin gasp edildiği, hakların hiçe sayıldığı bu karanlık günün üzerinden tam 34 yıl geçti. Orgeneral Kenan Evren liderliğinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen darbe, hala toplumun hafızasında tazeliğini koruyor ve açtığı yaralar henüz kapanmadı.
12 Eylül darbesi, Türkiye’yi derinden sarsan ve binlerce insanın hayatını etkileyen bir süreci başlattı. 12 Eylül mağdurları, üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala o günlerin acılarını dün gibi hatırlıyor. Birçoğu, yaşadıkları bu korkunç olayları çocuklarına ve genç nesillere aktarmak istese de, çoğu zaman suskun kalmayı tercih ediyorlar. Tarihimizde böyle bir kara lekeyle yaşamak zorunda kalan insanlar, yaşadıklarını unutmaya çalışarak hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar. Ancak, 12 Eylül’ün hafızalardan silinmemesi gerekiyor.
Toplum olarak, bu karanlık dönemden çıkarılacak derslerin gelecek nesillere aktarılması büyük önem taşıyor. Türkiye’nin bir daha böylesine acı verici bir süreci yaşamaması için, 12 Eylül’den ders almak zorundayız. 12 Eylül darbesi, Türkiye’de daha önce gerçekleşmiş olan 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 darbelerinin izlerini takip etmiş, adeta on yıllık periyotlarla tekrar eden bir müdahale zincirinin halkası haline gelmiştir. Ancak tüm bu darbelerden ders çıkarılmadığı gibi, Türkiye sürekli tekrar eden bir darbe sarmalına itilmiştir.
12 Eylül 1980’de gerçekleşen darbe ile, dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in hükümeti devrildi; ülkenin anayasası ve tüm demokratik kurumları askıya alındı. Devlet adeta Kenan Evren’in kontrolüne geçti. Siyasi partiler kapatıldı, parti liderleri gözaltına alındı, binlerce insan fişlendi. 1 milyon 683 bin kişi fişlenirken, 650 bin kişi gözaltına alındı. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. 517 kişiye idam cezası verildi ve bu cezaların 50’si infaz edildi. Ayrıca cezaevlerinde işkence sonucu ölen 171 kişi kaydedildi, 144 kişi ise şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Cezaevlerinde toplam 299 kişi hayatını yitirdi. Bu rakamların dahi o dönemde yaşanan trajediyi tam anlamıyla yansıtmadığı aşikâr.
Darbe döneminin gazeteleri ise iktidardaki askerî yönetimin yanındaydı. Darbe gününden itibaren medya, darbeci paşaların övgüsünü düzmeye başladı ve halkın gözünde onları yüceltecek yayınlara imza attı. Zamanın gazeteleri, her devrin iktidarına boyun eğerek, özgür basın anlayışını terk etti. İnsan haklarına ve özgürlüklere inandığını iddia eden yayın organları, totaliter rejimlerin ve zorba yönetimlerin karşısında bile suskun kaldı, onların dalkavukluğunu yapmaktan geri durmadı.
Bugün, 12 Eylül'ü hatırlamak, bir daha böyle acıların yaşanmaması için toplum olarak ders çıkarmak adına büyük önem taşıyor. Türk milletinin birlik, beraberlik ve demokrasiye olan inancı, bu tarz karanlık dönemlerin yeniden yaşanmasını engelleyecek en güçlü kalkan olacaktır. Bu kara günün yıldönümünde, özgürlük, adalet ve insan haklarının önemini bir kez daha hatırlamak, tarihten alınacak derslerle geleceğe daha sağlam adımlarla yürümek gerekiyor.