Son zamanlarda gündem hızla değişiyor. Ancak ana başlıkları topladığımızda aslında çok fazla mesele yok. Bunun yerine, toplum mühendisleri tarafından önceden yazılmış bir senaryonun sahnelendiği ve gündemin buna göre şekillendiği görülüyor.
Türkiye’de gelişen olayları doğru bir şekilde değerlendirebilmek için sadece ülke içindeki gelişmelere değil, dünya çapındaki olaylara da bakmak gerekir. Çünkü Türkiye’de atılan her adım, küresel güçlerin çıkar hesaplarından bağımsız değildir.
“Kürt sorununun çözümü” adı altında yapılan girişimlerin, Türk milletinin geleceğini derinden etkileyebilecek büyüklükte olduğu herkes tarafından bilinmelidir. Peki, “çözüm süreci”, “Kürt kardeşliği”, “açılım”, “akil insanlar” gibi söylemler, aslında Ortadoğu ve Anadolu’da inşa edilmek istenen yeni düzenin veya BOP’un bir parçası olabilir mi?
Türkiye’de PKK, KCK, BDP ve iktidar arasındaki diyaloglarda bildiklerimizden çok bilmediklerimizin olduğu açıktır. “Kürt sorunu” bahanesiyle mesele, PKK sorununu aşarak “Türklüğü sorun” haline getirme noktasına mı taşınmak isteniyor? Milletimizin hâlâ bu duruma uyanmamış olması gerçekten üzücü.
Düne kadar “Hepimiz Ermeniyiz” diye haykıranlar hoşgörüyle karşılanırken, bugün “Hepimiz PKK’lıyız” diyenler de aynı şekilde hoş görülüyor. Ancak bu ülkenin asıl sahibi olan Türkler “Biz Türk’üz” dediğinde hemen ırkçılıkla, kafatasçılıkla, ayrımcılıkla suçlanıyor. Bu ne yaman çelişki!
Şimdi de karşımıza “akil insanlar” çıkarıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları tarafından seçilen, dokunulmazlık zırhına bürünen ve her türlü yetkiyle donatılan milletvekilleri ne iş yapar? Onları zaten “akil” insanlar olarak göndermedik mi Meclis’e? Şimdi ise “Biz çözemiyoruz, gelin siz çözün! Biz vatandaşı ikna edemiyoruz, siz kandırın” mı deniyor?
Aklı başında, sağduyulu, basiretli ve mantıklı insanlara gerçekten “akil” denir. Ancak bakıldığında, bu grubun içinde gerçekten kaç kişi bu tanıma uyuyor? Belki de onlara “akil” değil de “şekil” insanlar demek daha doğru olur.
Bugün, at iziyle it izinin birbirine karıştığı bir coğrafyada yaşıyoruz. İnsanlar artık kime, neye, nasıl güveneceğini bilemiyor. Türk milletinde ise sessiz bir bekleyiş hâkim. Bu sürecin nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak bu mantıkla ve bu anlayışla yüründüğünde, zarar görecek olan Türk milletidir. Milletin elinde kalan son değerler bile birer birer yok edilmektedir.
Öz vatanında vatansız kalmanın acısını Allah kimseye yaşatmasın! Eğer “Benim vatanım”, “Benim bayrağım”, “Benim yurdum”, “Türk’üm, doğruyum” ve “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyemeyeceksek; çocuklarımıza bu değerleri anlatamayacak, al bayrağımızı dilediğimiz gibi asamayacak ve dalgalandıramayacaksak, “benim” demenin ne anlamı var?
At izi, it izine karışmış, vesselam.