İçinde yaşadığımız 'modern' dünya, birçok açıdan tarih boyunca karşılaşılmamış zorluklar ve meydan okumalarla doludur. Teknolojinin hızla ilerlemesi, şehir hayatının karmaşası, sosyal medyanın etkisi ve kapitalizmin dayattığı yaşam tarzı, insan zihnini sürekli bir baskı altında tutar. Ancak bu baskı, sadece günümüze has bir durum değil. Tarihin her döneminde, insan zihni farklı şekillerde sınanmış ve zayıflatılmıştır. Bugün ise bu sınamalar, belki de hiç olmadığı kadar derin ve tehlikelidir.
Tarihten Günümüze Zihinsel Sağlık
Tarihin ilk dönemlerinde, insanlar doğanın sert koşulları, savaşlar ve açlık gibi temel hayatta kalma mücadeleleriyle karşı karşıya kalmışlardır. Ancak bu mücadeleler, çoğunlukla fiziksel sağlığı tehdit eden durumlardı. Zihinsel sağlık, o dönemde de önemli olsa da, modern dünyanın sunduğu karmaşıklık ve hızla değişen yaşam tarzına kıyasla daha basit ve doğal bir ortamda korunabiliyordu.
Osmanlı döneminde, özellikle İslam kültürü çerçevesinde manevi değerler, toplumun zihinsel sağlığını korumada büyük bir rol oynamıştır. İbn-i Sina gibi büyük hekimler, beden sağlığı ile ruh sağlığının birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini savunmuş ve bunun üzerine eserler kaleme almıştır. İslam’ın getirdiği ibadetler, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, bireylerin zihinsel sağlıklarını korumalarına yardımcı olmuştur.
Maneviyatın Rolü
Maneviyat, Türk-İslam kültüründe zihinsel sağlığın temel direklerinden biridir. İslam, insanın ruhunu besleyen bir dindir. Namaz, oruç, zikir gibi ibadetler, insanın zihnini arındırır ve onu huzura kavuşturur. Ancak modern dünyada bu manevi bağlar zayıflamış, insanların Allah’a olan yakınlıkları azalmıştır. Bu da onların zihinsel sağlığını olumsuz yönde etkilemiştir. Necip Fazıl Kısakürek, “Ruh kökü sarsılan bir millet, ne kadar maddi başarı elde ederse etsin, çökmeye mahkûmdur” diyerek, maneviyatın ve ruh sağlığının ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.
Kapitalizmin Tuzakları
'Modern' dünyada kapitalizm, insanlara sürekli bir tüketim kültürü dayatmaktadır. Her şeyin parayla ölçüldüğü, daha fazlasının her zaman daha iyi olduğuna inandırıldığı bir dünyada, insanın zihni sürekli olarak tatminsizlik ve doyumsuzluk içinde kalır. Kapitalist sistemin sunduğu bu tüketim çılgınlığı, insanların zihinsel sağlığını olumsuz etkileyen en büyük unsurlardan biridir. Bu durum, Türk milliyetçiliğinin önemli isimlerinden Nihal Atsız’ın da ele aldığı bir konudur. Atsız, kapitalizmin insanları köleleştirdiğini ve onların zihinlerini bulandırdığını sık sık vurgulamıştır.
Medyanın ve Sanatın Etkisi
Günümüzde filmler, diziler ve tiyatrolar da zihinsel sağlığı olumsuz etkileyen unsurlar arasında yer almaktadır. Birçok yapım, insanları sürekli olarak gerilim, korku ve şiddet içerikli sahnelerle karşı karşıya bırakır. Bu durum, izleyicilerin zihinlerini allak bullak eder. Aynı zamanda, modern sanatın birçok dalında manevi değerlerden uzaklaşılmış, kişinin ruhunu besleyen eserlerin yerini, kaos ve anlamsızlık almıştır. Sinan Akyüz, medyanın bu olumsuz etkileri üzerine birçok eleştiri getirmiştir. Akyüz, “Sanat, insan ruhunu yüceltmeli; onu karanlıklara sürüklememelidir” diyerek, bu konudaki hassasiyetini dile getirmiştir.
Çözüm: Millî ve Manevi Değerlere Dönüş
Türk milletinin geçmişi, başarılarla doludur. Bu başarıların arkasında ise güçlü bir maneviyat ve toplumsal dayanışma yatmaktadır. Modern dünyada zihinsel sağlığı koruyabilmek için, bu değerlere geri dönmemiz gerekmektedir. İnsan, sadece maddi kazançlarla mutlu olamaz. Necip Fazıl Kısakürek’in de dediği gibi, “Maneviyat, bir milletin ruhunu oluşturur. Bu ruhun çöküşü, tüm toplumun çöküşüdür.”
Modern dünyada zihinsel sağlığı koruyabilmek, manevi değerlerle iç içe olmayı gerektirir. kapitalizmin ve medyanın dayattığı yapay mutluluklardan uzak durmalıyız.
Türk milleti, tarihte olduğu gibi bugün de bu değerlere sarıldıkça zihinsel sağlığını koruyabilir ve yeniden büyük bir millet olma yolunda ilerleyebilir.