7 Haziran seçimlerine gün saymaya başladığımız şu günlerde, siyasi partiler ve milletvekili adayları yoğun bir tempoda çalışıyor. Meydanlar, adayların coşkulu söylemleriyle dolup taşarken, şehrin ana arterlerinde her gün milletvekili adaylarını görmek mümkün hale geldi. Adaylar, bir yandan kendilerini tanıtırken, diğer yandan partilerinin vaatlerini ve iktidara geldiklerinde gerçekleştirecekleri projeleri halka anlatıyorlar.
Bu süreçte, partilerin ve milletvekili adaylarının kendi görüş ve fikirlerini özgürce ifade etmeleri, toplantılar düzenlemeleri ve propaganda yapmaları demokratik haklarıdır. Türkiye Cumhuriyeti yasaları da bu hakları teminat altına almıştır. Hiçbir güç, bu hakların önüne geçemez ve engel oluşturamaz. Siyasi partiler ve milletvekili adayları, yasalar önünde eşit haklara sahiptir ve hiçbiri diğeri karşısında üstün konumda değildir.
Ancak, mevcut iktidarda olan bazı milletvekili adaylarının, devletin imkânlarını kullanarak bu dengeyi ihlal ettiklerine, devlet olanaklarını kendi siyasi çıkarları için seferber ettiklerine tanık oluyoruz. İktidar partisi, muhalefeti ve rakip adayları adeta yok sayarak, adil bir rekabet ortamını zedeliyor. Özellikle medya organları aracılığıyla yapılan saldırılar, bu durumu daha da vahim hale getiriyor.
ASILSIZ İFTİRALAR VE MEDYA YANLILIĞI
İktidarın kontrolündeki bazı basın kuruluşları, yalan haberler yayımlayarak ve iftiralarla muhalefeti hedef alarak, halkı yanıltmakta ve gerçeği çarpıtmaktadır. Bu medya kuruluşları, güçlü gördükleri isimlerin itibarını zedelemek adına kurdukları komplolarla, asılsız iddialarda bulunmakta ve siyasi rakipleri yıpratma çabalarını sürdürmektedir. Tüm bu örnekler, demokrasinin olmazsa olmazı olan özgür basının, ne yazık ki, birer propaganda aracı olarak kullanıldığını gösteriyor.
MERAL AKŞENER’E ATILAN ASILSIZ İFTİRALAR
Muhalefetin dikkat çeken isimlerinden olan, MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, halkın gözünde saygın bir yere sahip olan, temiz ve onurlu bir şahsiyettir. Ne var ki, siyasi arenada etkili isimlere karşı yürütülen iftira kampanyalarından biri de kendisini hedef aldı. A Haber’de yayınlanan programda, Cemil Barlas ve Latif Erdoğan, Akşener’e yönelik kaset iddialarında bulunarak karalama kampanyasının bir parçası oldular. Programda, hiçbir somut kanıt olmaksızın, "kaset" imaları yapıldı ve halkın önünde bir kadının onuruyla oynandı.
Bu iftiralara yanıt veren Meral Akşener, yaşadığı üzüntüyü ve öfkesini şu sözlerle dile getirdi: “Bunlar Müslüman görünümlü münafıklar. Bu kadar alçaklaşacağınızı düşünmemiştim. Ben bir kadınım. En zor dönemde bile böyle bir alçaklık ve şerefsizlikle karşılaşmamıştım.” Bu güçlü cevabı ile Akşener, hakkındaki iftiraların ne kadar asılsız ve çirkin olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Latif Erdoğan, attığı çamur tutmayınca "Meral Akşener’in kaseti montaj" açıklamasında bulunarak iddialarını geri çekmeye çalıştı. Fakat, Erdoğan'ın bu açıklamaları, yalnızca ne kadar basit ve ucuz bir siyasetin peşinde olduğunu gösterdi.
SİYASETTE TEMİZLİK VE GAZETECİLİKTE DOĞRULUK
Bu tarz yalan ve iftira dolu açıklamalarla, siyasetin ve gazeteciliğin onurunu ayaklar altına alan bu kişiler, sadece toplumun güvenini değil, kendi itibarlarını da yerle bir ediyor. Ne yazık ki, ülkemizde siyasetçiler ve gazeteciler arasında, çıkar uğruna, insan onurunu zedelemekten çekinmeyen bir anlayış yaygınlaşmış durumda.
Bu tür yaklaşımlar, Türk milletinin hoşgörü ve sabrını sınamaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, Türk milleti, hakikatle yalanı ayırt etme gücüne sahiptir ve sahte propagandalara karşı uyanıktır. Ülkemizin geleceğine sahip çıkmak isteyen her bir vatandaş, siyasi arenadaki bu tür kirli oyunlara prim vermeyecektir.
Sonuç olarak, Türk milleti, yapılan tüm bu haksızlıklar karşısında elbette sessiz kalmayacak; sabrının sınırlarına yaklaşan bu toplum, er ya da geç, gerçek adaletin tesisi için gerekeni yapacaktır. Öyle ki, hiç kimse, Allah’ın adaletinden kaçamayacaktır.
Hoşça kalın.