Ülkücülük, yalnızca bir siyasi kimliğin ötesinde, köklü değerleri ve derin manaları bünyesinde barındıran bir dünya görüşüdür. Bu kapsamda, Ülkücülükle siyasi parti kimliğini karıştırmak, geçmişten bugüne yapılan en büyük hatalardan biri olmuştur. Ülkü Ocakları’nda verilen eğitimler, Ülkücülüğün ne demek olduğunu, nasıl bir anlam taşıdığını, bireylere ve topluma neler kazandırdığını ve bu davanın hangi temeller üzerine kurulduğunu açıklamaya yöneliktir. Ülkücü Hareket, tarihsel süreç içerisinde belirli bir misyona sahip olmuş ve bu misyon çerçevesinde gençleri yetiştirmiştir.
Ülkücü Hareket’in en büyük hedeflerinden biri, siyasi iktidara ulaşmaktır. Bu doğrultuda, teşkilat yapısını Ülkü Ocakları’nda oluşturur ve siyasi kadrolarını burada yetiştirir. Ancak, ne yazık ki, geçmişten bugüne birçok Ülkücü, siyasi hayatını Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) dışında başka partilerde sürdürmeyi tercih etmektedir. Gençlik yıllarında Ülkü Ocakları’yla teması olan birçok kişi, zamanla siyasi yollarını ayırmakta ve enerjilerini başka partilere yönlendirmektedir. Bu isimler, genellikle ya diğer partilerde aradıklarını bulamadıkları için yuvalarına dönmekte ya da kısa vadeli çıkarlar doğrultusunda hareket ederek MHP’ye geri dönmektedir. Ancak samimi olarak, davasına hizmet etmek amacıyla dönenlerin sayısı oldukça sınırlıdır.
Ülkücü Hareket Neden İnsanlarını Kaybediyor?
Bu noktada, akıllara şu sorular geliyor: Ülkücü Hareket neleri yanlış yapıyor? Teşkilatlarında yetiştirdiği kişileri neden kaybediyor? Bu bireyler hangi aşamada davalarından ve teşkilatlarından uzaklaşıyorlar?
Bu soruların yanıtını yalnızca Ülkü Ocaklarından uzaklaşanlarda aramak yanıltıcı olur. Ülkücü kadroların, MHP’de siyaset yapma oranı nedir? Ülkü Ocakları’ndan yetişen bireyler MHP’de aktif rol alabiliyor mu, yoksa bu rol yalnızca belirli kişilere mi tanınıyor?
Ülkücü Teşkilatların Rolü ve Güçlü Kadroların Önemi
Ülkücü Hareket’in karşılaştığı en büyük tehlikelerden biri, “suya sabuna dokunmayan” bir Ülkücülük anlayışının yaygınlaşmasıdır. Kişisel menfaatler doğrultusunda hareket eden, yalnızca kendisine dokunmayan sorunlarla ilgilenmeyen ve rüzgârın estiği yöne göre konum belirleyen bir anlayış, Ülkücülük idealiyle örtüşmez. Bu tür yaklaşımlar, davanın köklü değerlerinden uzaklaştıran birer hastalığa dönüşmektedir.
Bu sorunun çözüm noktası yine Ülkü Ocakları’dır. Milliyetçi Hareket Partisi’ni yönetmeye aday olan Ülkücü kadrolar, bu hastalıklı anlayışı ortadan kaldırarak, davanın ilkeleri doğrultusunda yeni bir yol çizebilir. Ülkücü olmayan kişilerin, Ülkücülük adına ahkâm kesmesi ve hareketi yönlendirme çabaları, Ülkücü Hareket’in hedeflerine ulaşmasını engeller. Ülkü Ocakları, bu durumun önüne geçebilecek en önemli kurumdur. Ülkücü kadroların, hareketin özüne uygun olarak eğitilmeleri, Milliyetçi Hareket Partisi’nin geleceği açısından büyük önem taşır. Ülkücü Hareket’in siyasi hedefleri doğrultusunda yetiştirilen kadroların, MHP’de ve diğer alanlarda da etkin olmaları sağlanmalıdır.
Ülkücülük davasını yaşatan ve ileriye taşıyan güçlü Ülkücü kadrolardır. Bu kadroların içtenlikle davaya bağlı kalmaları, Ülkücü Hareket’in gerçek anlamda büyüyebilmesi için şarttır. Hareketin ilkelerine sadık, davasına inanan ve bu yolda canını ortaya koyan kadrolarla MHP, yalnızca siyasi bir parti değil, aynı zamanda bir toplumsal hareket olarak varlığını sürdürür.
Birlik ve Beraberliğin Gücü
Sonuç olarak, Ülkücü Hareket’in karşılaştığı bu durum, yalnızca bireysel hatalardan kaynaklanmamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi içindeki ayrışmaların ve huzursuzlukların, Ülkücü Hareket’in gerçek ideallerine dönük tehditler oluşturduğu açıktır. Ülkücülerin, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeleri, davanın geleceği açısından hayati önem taşımaktadır. Birlik ve beraberlik, Ülkücü Hareket’in en önemli gücüdür ve bu güç, Ülkücü teşkilatlar tarafından korunmalı, yaşatılmalı ve gelecek nesillere aktarılmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin ülkücülük çizgisinden sapmadan, davasını sürdürebilmesi için, güçlü kadrolarla birlikte Ülkücü değerlere bağlı kalarak ilerlemesi gerekmektedir. Davanın ilkeleri ve ülkücü kadroların samimiyeti, hareketin başarısı için belirleyici olacaktır. Ülkücülerin, davalarına sadakatle sahip çıkarak, bu değerleri yaşatmaya ve ileriye taşımaya devam etmeleri dileğiyle.