Önce insan olmak lazım.
İnsan olmadan, artı değerlere sahip olunamaz,
Aslında, Dünyada insan olmaktan daha büyük sorumluluk yoktur.
İnsan olmanın sorumluluğunu bilmek ve bu sorumluluk dairesi içinde hareket kabiliyetine sahip olmak, artı değerlere sahip olmak demektir. Artı değerler, yüksek vasıf ve ahlaka sahip insanları kalabalıklardan ayırarak toplumda rol almalarını sağlar.
Yüksek vasıf ve şahsiyet sahibi insanlar, toplum için gösterdikleri çaba ve gayret dolayısıyla her zaman takdirle karşılanırlar. Bu gün geldiğimiz noktaya baktığımızda, her türlü kolaylıklara rağmen insan yaşamı zorlaşmış, keşmekeşliğe bürünmüş, ruh dünyalarında da rahatsızlıklar meydana gelmiştir.
İdeal insan tiplerine Her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Aslında “insan”a ihtiyacımız var diyebiliriz. Melekut ve hayvanat alemleri arasında dolanıp durmakta olan insanın kendisini konumlandıracağı yeri bilememesi psikolojik ve sosyolojik rahatsızlıklar meydana getirmektedir. Toplumumuza da sirayet eden bu rahatsızlıklar birlik ve beraberliğin pekişmesine ve ayni ülküler etrafında toplanarak tek hedefe yürünebilmesine imkan tanımamaktadır.
Her şeyin fiyatını bilen ve fakat hiç bir şeyin değerini bilmeyen kimseler, her şeyi satın alabilecekleri düşüncesiyle riyakâr ve kalleşçe birbirlerini arkadan vuran bir düzenin mahlûkları olmaktan öteye geçememektedir. Farkında olmadan kendini yiyen ve bitiren ben merkezli kimseleri oluşturan bir toplum yapısının düzenekleri arasında, insan olmanın şuur ve gururunu yaşayamamanın verdiği ruhsal çöküntü her geçen gün artarak tüm toplumu sarmaktadır.
Rus yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy’un çok hoşuma giden şu sözleri bana bu gün daha anlamlı geliyor “ İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir. Paydası da, kendisini ne zannettiğini. Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.”
İnsanın başına gelen her musibetin gerçek sorumlusu insanın kendisidir. Kur’an’ın kendi ifadesiyle, “insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden, Allah onların durumunu değiştirmez…” Ahmaklık, hatada ısrar etmektir.
Ayni yöne bakan, ayni davaya inanan, ayni fikirleri paylaşan ve ayni hedefe yürüyen gönül adamlarının arasına da sokulan nifaklar ve çeşitli hastalıklar toplumumuzu daha da kokuşmuş hale getirmektedir.
Milletimizi yanlış yönlendiren ve yanlış yerlere kanalize eden zihniyetlerin, karşısında bulunanları bertaraf edebilmek için kullandıkları en büyük silah, böl- parçala taktiği etkinliğini her zaman korumaktadır.
İnsan olmanın sorumluluğu çerçevesinde hayata bakışımıza anlam kazandıran büyük davalar büyük kadrolar tarafından idare edildiğinde büyük işler başarılacağı muhakkaktır. ‘ben’ kaygısı, kişisel ihtiras ve menfaatler büyük davaların önüne geçmeye başladığında çöküş kaçınılmaz olur. Kötü müteahhidin harca hile karıştırmasıyla iğreti hale getirilen binanın küçücük deprem karşısında bile felaket beklenmesi gibi…
Türk Milletinin Ülkücülere ihtiyacı var. Türk Milleti bölünmez bütünlüğünü koruyarak gönlünde yaşattığı ülkülere ancak ülkücülerle varacaktır.
Ülkücüler içinde bulundukları kısır döngülerden, içe yönelik siyasetlerden kurtularak özünde var olduğuna inandığımız teşkilatçılık ruhuna yönelmelidir.