Milliyetçi Hareket Partisinin Kayseri’de yapılan 2. Aday toplantısında Sayın Devlet Bahçeli’nin konuşması baştan aşağı müthişti. Özellikle Ülkücü Hareketin kendi içinde güçlü olabilmesi ve Ülküsüne kavuşabilmesi için maddeler halinde sıraladığı altın kurallardı. Defalarca okunmalı ve uygulamaya koyulmalıdır. MHP Liderinin söylediği sözler kulak ardına atılacak sözler değildir.
-Başarı için birinci altın kural aramızdaki birlik ruhunu korumak ve mutlaka da inanmaktır. İnanmadan, kararlı olmadan hiçbir zorluğun aşılması mümkün değildir.
-Başarı için ikinci altın kural, bıkmadan, yılgınlığa düşmeden, tereddüde kapılmadan milletimizin her ferdiyle gönül bağları kurmak, onları dinlemek ve ikna etmektir. Kara propagandaların tesiri altında kalmadan, akıl çelici haberlere itibar etmeden doğrularımızı ve mesajlarımızı herkesle buluşturmak vazgeçilmez önemdedir. Varsın medya vermesin, varsın MHP haberlerine şerh düşülsün. Bizde bu heyecan, bizde bu inanç ve bizde bu şuur olduktan sonra kimse önümüze çıkamayacak, kimse arkamızdan yetişemeyecektir.
-Üçüncü altın kural ise özgüven içinde hareket ederek, başkalarının ne dediğinden ziyade bizim ne söylediğimizle ilgilenmek, görüş ve fikirlerimizi güleryüz eşliğinde ve çelebi bir ruhla tekrar etmektir.
-Dördüncü olarak da dedikoduya, kafa karıştırıcı tezviratlara, yalan dolu sözlere asla kulak asmamaktadır. Bizim zaman kaybına, boş ve yersiz uğraşlara, işi gücü gıybet olanlara sırtımız dönük, zihnimiz kapalıdır. Zira ülkemizin sorunları büyük ve çok boyutludur. İzmihlal ve iflasımızı bekleyen çevreler el ovuşturmaktadır.
Bu sözler altın harflerle yazılası sözlerdir.
Maalesef, Ülkücü hareket içinde fitne ve fesat tohumları ekmeye çalışanlar, dedikodu kazanını kaynatarak birlik ve beraberliği sekteye uğratmak isteyenler, işi gücü gıybet olanlar o kadar çok ki…
Ülkücü Harekete en büyük kötülüğü ve hatta ihaneti bu insanlar yapmaktadır.
Hayatında bir tane bile kitap okumayı başaramamış ülkücülükten geçinen o kadar çok insan var ki… Salakça ve sapıkça fikirlerini ülkücü hareketin fikriymiş gibi sunarak kafalarda soru işaretleri bırakıyor. Kişiler üzerinde yanlış teşhis ve tespitler, doğru olmayan bilgiler ve yargılarla kendilerince hüküm vererek pırlanta gibi ülkücüleri bile camia içerisinde infaz etmeye çalışıyorlar.
Gerçekten ömrü boyunca ülkücü kalmış ve nice ülkücüler yetiştirmiş, bilgi ve kültür birikimiyle parmakla gösterilebilecek nadir insanları bile karalayarak, hiçe sayarak, her fırsatta yok etme planları ihanetin ta kendisidir… İhanet sadece bir başka partiye geçmekle olmaz; asıl ihanet, camia içerisinde sinsi davranışlarla ülkücü hareketin ilerlemesine, insanlar gözünde küçük düşürülmesine sebep olmaktır.
Yerel seçimlere az kala ülkücülükle hiçbir alakası olmayan ama kendisini profesyonelce pazarlayarak “büyük ülkücü” unvanına (!) sahip olabilecek nice parazitler türemeye başladığını görmekteyiz. Şu veya bu adayın peşinde kendisine yer açmaya çalışan ve adayları yanlış yönlendiren bu tip işgüzarlar kazanılması kuvvetli ihtimal olan seçimin kaybedilmesinin müsebbibi olmaktadır.
Bütün bu ve benzeri handikapları da düşünerek heyecanımızı, inancımızı ve şuurumuzu kaybetmediğimiz müddetçe zafer bizimdir. Her Ülkücünün her zamankinden daha fazla uyanık olması gerektiğine inanıyorum. Ülkücüler arasında kişisel meselelerden dolayı oluşan kırgınlıklara son verilmelidir.
Yolumuza çıkan, ülkücüleri engellemeye çalışan iç ve dış düşmanlarımız büyüktür. İktidar, bütün kuvvetleriyle Ülkücü Hareketin üzerine yürümekte, haykırmakta olduğumuz haklı sözlerin halka ulaşmaması için elinden gelebilecek her şeyi yapmaktadır…
Bütün enerjimizi, yolunda çileler çektiğimiz, öldüğümüz, zulümler gördüğümüz büyük davanın varacağı ülküye ayırmalıyız. Yılmadan, usanmadan, heyecanımızı kaybetmeden kutlu yolumuzda yürümeye devam etmeliyiz. Unutmayalım ki zafer inananlarındır.
Esen kalın