'Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin.' (Âl-i İmrân, 3/103)
Dünyanın doğusu ve batısı, sanki anlaşmış gibi aynı veryansın naralarını atıyor. Eğitim, adalet, aile, gelecek kaygısı, her geçen gün duyulan şiddet haberleri, savaş, doğal afetler ve insanlık sitemleri, Arş'ı titretiyor. Kim bilir, bu feryatlar dua olarak ne kadar yol alıyor.
Eğer toplumun temel kavramları sıralanacak olursa, eğitim, adalet ve aile yapısının dışa vuran sorunları, hatta kangren haline gelmiş insanların tutarsız davranışları ile psikolojik sorunları net bir şekilde görmek mümkün. Birbirini suçlayan insanlar, ellerindeki çamuru gün geçtikçe bir diğerine bulaştırır. Oysa çamur yıkanmalı ki temizlensin.
Eğitimden Beklenti
Ülkemizde eğitim adına acilen daha ileri ve sağlam bir altyapı elzemdir. Bir sınıfta ortalama otuz öğrenci olduğunu varsayarsak, bunlardan dörtte birinin çok başarılı olduğunu görmek mümkün. Peki, geri kalanlar? Onlar, sınıfın en arka sıralarında oturan, hep kendini yetersiz gören çocuklar. Ve bu çocukların çoğunun ailesi problemli. İletişim kopukluğu yaşayan toplumda, okullar iletişimin en üst düzeyde olması gereken yerlerdir; ülkenin temelini oluşturan bir ilkedir. Çocuk, her şeyi bildiğini zannederek eğitime başladığında, kendini çoktan keşfetmiştir. İşte bu yüzden eğitim yaşının daha aşağı çekilmesi gerekmektedir. Okullar, derslikler, kütüphaneler ve en önemlisi sosyologlar her semtte bulunmalıdır. Eğitimsiz bir toplum, kanayan bir yara gibidir; en ufak bir çarpmada kanamaya devam eder.
Öğretmenler, daha fazla severek ve idealist bir bakış açısıyla geleceğin altyapısına sağlam temeller atmayı hedef edinmeli ve işlerini aşkla yapmalıdır. “Bu çocuğun kafası, zekası bu kadar alıyor” yerine, “Bu çocuk en iyi neyi yapar?” zihniyetiyle yol alınmalıdır. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü hatırlamak ve hatırlatmaktan vazgeçmemeliyiz: “En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.”
Türk Milleti, yeter ki istesin; "başaramadım" kelimesine lügatında yer vermez. Öyle güçlü ve asil bir millettir.
Adalet, Mülkün Temelidir
Eğitimle başlayan altyapı, adaletle daha da güçlenir. Toplumun tüm bireylerinin ortak hakkı olan adalet, günümüzde eksikliği ile göze çarpmaktadır. Son günlerde hızla artan kadın cinayetleri, çocuk tacirleri, keyif verici madde tüccarları... Adalet ve kanunlar güçlü olmazsa, toplum bir yaprak dökümü manzarası gibi kaosa düşer. Çürük olan her ne ise, kesilip atılmalı, temizlenmeli, yok sayılmalıdır. Bugün “Adalet var mı?” sorusuna çoğu insan “Yok” der ve hatta can güvenliklerinin olmadığının cevabını verir. Sosyal medya üzerinden binlerce kişi, edep ve ahlak sınırlarını ihlal ederek toplumu güvensiz hale getirmeye devam etmektedir. Herkes işini hakkıyla yapsa, adalet aranmaz ve refah içinde yaşanır. Oysa ki, eğitim ve adalet, milletin sırtını yasladığı güvenilir bir ağaç gibidir. Bir koyun çobanı bile görevini iyi yapmazsa, kurt kuzuyu kapar; sürüden ayrılan kaybolur.
Adaletli ve sakin bir hayat yaşamak, bu toplumun sadece bir isteği değil; kuralı, yasası, hayat felsefesidir. Yetersiz bir altyapı varsa artırılmalı, bütünlük sağlanmalı; çürük bir temel varsa da yıkılmalı, yeniden inşa edilmelidir. Sayısız vekil, gerekirse sokaklarda denetim yapmayı vazife haline getirmelidir.
Ailenin Toplumdaki Yeri
Eğitim ve adalet dedik, gelelim ailelere. Eğitimle başladık, çünkü aile iyi bir eğitim almamışsa dokunduğu her şeyi ziyan eder. Aile, toplumun aynasıdır. Ayna çatlak ve tozlu olursa, kişi kendini görmez ve aynanın ustasına veryansın eder. Burada aileler sadece bakmakla yetiniyor. Saygı ve sevgi verilmeyen, ilgisiz bırakılan her çocuk birer canavara dönüşüyor; şiddete eğilimli ve sevgi fakiri olarak büyüyor.
Ülkemizde benlik silahları attığı yeri vuruyor. Benlik değil, bizlik davasına müptela olmalı. Cimri olmamalı. Her evlenecek çift, ciddi bir psikolojik teste tabi tutulmalı ve aile olma sorumluluğuna hazır hale getirilmelidir. Kimsenin kimseden haberi olmayan ya da sevgi eksikliği yaşayan aileler, aile değil aksine topluma ciddi bir tehdittir. Sevgi ve zarafet kişiyi sultan eder; insan yaşadığı yeri cennete çevirmeyi bilmelidir. Sürekli “insanlık ölüyor” demek yerine “hepimiz varız” denmelidir. Aile, çocuğunu nakış gibi işlemeli, idealleri uğruna mutlu etmelidir.
Çocuklarına bakamayan, sokağa atan, sevgide cimrilik yapan ailelerin çocukları koruma altına alınmalı ve huzurlu ortamlarda yetiştirilmeleri sağlanmalıdır.
Türk Milleti Şanlıdır.
Fikren idealist, fiilen “Batsın bu dünya” sözleri, sadece kendi ses yankısı olarak kalır. Türk Milleti, gerekirse er meydanında savaşmayı da bilir, hem de cinsiyet ayrımı olmadan. Bunu yakın tarihte, 15 Temmuz gecesinde gördük. Sevmeyi de en güzel şekilde bilir; yeter ki kendine ve milletine olan inancını kaybetmesin. Birbirini suçlamak yerine, sevgi ve saygı ile millet adına adım atsın. Şimdi birlik ve beraberlik zamanı, taşın altına elimizi koyma zamanı. Birlik olursak, kimsenin gücünün yetmediği çözülmez bir bağ kurarız. Şanlı geçmişimiz, neler yaptığımızın gerçeği ve onurudur. Bizim kadınlarımız cepheye mermi taşımış, donarak can vermiştir; Şerife Bacılarımızı unutmayın, unutturmayın. Bizim kadınlarımızı güvensiz ortamlara terk etmeyecek adalet yasalarının yeniden gözden geçirilmesi, bu milletin en büyük hakkıdır.
Yolunuz, her daim gül renginde ve gül kokusunda olsun.
Hoşça kalın.
Kıymetli Yazar/Şair Amine Çalışkan hocama toplumun kanayan yaralarını kaleme alması muhteşem olmuş kutluyorum yüreğine sağlık iyiki böylesine güzel kalemlerimiz var saygılar
Bu harika yazı ile toplumun can alıcı noktalarını degerlendirdiniz değerli hocam kaleminiz ve gönül sesiniz daim olsun.