Günümüzde hayat şartlarının hızla değişmesi, birçok insanı yorgun ve geleceğe umutsuz bakar hale getiriyor. Özellikle ekonomik zorluklar ve yoksulluk, toplumun genelinde hissedilen bir gerçeklik haline gelmiş durumda.
Eskiden Daha İyi Hayat Şartları
Çoğu kişi, geçmişte hayat şartlarının daha kaliteli olduğunu dile getiriyor. Günümüzde ise yoksulluk hızla artarken, yoksulluğun tanımı da değişiyor. Artık bir simit ve çay bile lüks sayılırken, aileler çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak için sürekli çalışıyor, birbirlerine vakit ayıramıyor.
Aile Kavramının Değişimi ve Hayat Şartlarının Etkisi
Hayat şartları, insanları duyarsız, merhametsiz ve vefasız hale getiriyor. Çünkü yaşamak için çalışmak zorunlu hale geliyor. Ancak, çalışmak bile artık yetersiz kalıyor. Beş kişilik bir aile yemeğe gidemiyor, çocuğunu sinemaya götüremiyorsa, bu hayat değil, sadece nefes almak olarak görülüyor.
Bitmeyen Borçlar ve Ekonomik Şartlar
Ekonomik şartlar altında ezilen toplum, birbirini eziyor. Toplumda her bireyin temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesi, asgari seviyede yaşamanın iyi bir hayat olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. İnsanlar arasındaki büyük farklılıklar, tatil yapabilenlerle hiç yapamayanlar arasında derin uçurumlar oluşturuyor.
Çocukların Pahalılık Algısı ve Hayat Kalitesindeki Düşüş
İlkokul çocuklarının bile pahalılıktan bahsetmesi, Hayat kalitesindeki düşüşün göstergesi. Arkadaşlıklar, komşuluklar ve aile ziyaretleri sona erdi. Toplum, hayatın pahalılığı nedeniyle birbirine şifa olamıyor.
Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Pahalılığı
Cumhuriyet tarihinin en büyük pahalılığını yaşayan toplum, parasız bir hayatın ölü bir hayat gibi olduğunu hissediyor. Eğer enflasyon düşmezse, insani duyguların başta olduğu büyük bir çöküş yaşanabilir.
Ahlaki Çöküş ve Ekonomik Zorluklar
Ekonomik zorluklar nedeniyle ahlaki çöküşler yaşanıyor. Kadınların canlı yayında vücutlarını sergilemeleri, çocuklarının ve kira giderlerinin baskısı altında olduklarını ifade ediyorlar.
Sessiz ve Bitik Toplum
Söylenecek çok şey varken, sessiz ve bitik bir toplum olarak mücadeleye devam ediliyor. İnsanlar, yorgunluklarının nedenini sorgularken, iyi ve kötü yanları değerlendiriyor. Kendilerinden ve ailelerinden ödün vermeden, sadece doymak için çalışmaya devam ediyorlar. Bu durum, teknoloji çağında yaşayan bir toplumun cahil olmadığını, ancak yorgun olduğunu gösteriyor.
Özellıkle son zamanlarda artan enflasyon, salgın hastalıklar, doğal afetler, savaşlar toplumun yaşam şartlarını zorlaştırdı. Buna bağlı olarak toplumun sosyopsikolojisini, sosyoekonomisini, sosyoyapısını, toplumun konfor ve sağlığını çok önemli boyutta dezenforme etti. Bunlara bağlı olarak insanlarda bir huzursuzluk, tahammülsüzlük, hayattan tat ve zevk almama bir durum meydana getirdi. İnsanlar bu ruh halini davranışsal olarak birbirine yansıtmaya çalışarak toplumun sabitlerini değişken yaparken; değişkenlerini de sabitledi. Son zamanlarda artan kavgalar, intiharlar, cinayetler bunu çok güzel ifade etmektedir. Özellikle küresel bazda covid ve türevleri gibi pandemiler, ekonomik düzensizlikler ve yeni dünya düzeni için dijital çağ geçişleri sancıları toplum ruhunu ve konforunu baştan sona kadar değiştirme süreci içersindedir. Bu sancılı süreç, her doğum gibi zordur ve bu doğum toplum olarak bize hayırsız ve aynı zamanda sakat bir evlat vereceği kesin. Toplumsal yorgunluğumuz bu yüzden