Sadakat ve vefa, insan ilişkilerinin temel yapı taşlarındandır. Ancak, bu erdemlerin varlığı, bir insanın başkalarına olan ihtiyacı sona erdiğinde sınanır. İhtiyaç bittiğinde sadakat de bitiyorsa, o sadakat yalnızca bir "çıkar ilişkisi" olmuştur. Gerçek sadakat ise menfaatlerin bittiği noktada bile devam eder. Vefa, insani ilişkilerdeki en derin bağlardan biri, bir sözün ya da dostluğun zamana meydan okumasıdır. "Ahde vefa," verilen sözlerin ve kurulan dostlukların sadakatle devam etmesi anlamına gelir. İnsanın verdiği sözü tutması, iyiliğe karşı minnet duyması ve ilişkilerinde samimi bir bağlılık göstermesi, onun ruhunun asaletiyle doğrudan ilişkilidir. Bir söz düşünelim, gönülden verilmiş, derin bir anlam taşıyan bir vaat. Bu söz yerine getirildiğinde, insana hem onur hem de güven kazandırır. Ama unutulup giderse, o sözle beraber insanın değerleri de zedelenir. Tıpkı susuz kalan bir çiçeğin solması gibi, vefasızlık da ruhun asaletini soldurur, insanı içten içe eksiltir ve zedeler.
Dostluk ilişkilerinde de vefa, samimiyetin ve içtenliğin en güçlü göstergesidir. Zor günlerde yanımızda duran bir dosta sırt çevirmek, vefa duygusunu yok saymak; kendi değerlerimizi inkar etmek gibidir. Çünkü insanın ruhunun asaleti, zor anlarda gösterdiği vefa ile ortaya çıkar. Kolay zamanlarda değil, acıların paylaşıldığı anlarda ruhun özü görünür. Dostluk, yalnızca mutlu günlerin değil, zorlukların da paylaşılması gereken bir yol olmalıdır.
Aile bağları da ahde vefayı gerektirir. Bir evladın anne-babasına olan vefası, onu yetiştiren, emek veren insanlara duyduğu minneti gösterir. Bu vefa, bir evladın ruhundaki asaleti ortaya çıkarır. Anne-babayı yalnızca iyi günlerinde değil, yaşlandıklarında, zayıf düştüklerinde, yardıma ihtiyaç duyduklarında da yanlarında olmak, ruhun asaletini gösterir. Çünkü gerçek asalet, menfaat beklemeden, çıkar gözetmeden yapılan fedakarlıklarla ölçülür.
Ahde vefa, unutulmuş gibi görünse de, aslında insanın özünde var olan, toplumları ve ilişkileri ayakta tutan bir değerdir. Günümüzde ahde vefa, insanların güvenilirliğini, dürüstlüğünü ve ruhlarının derinliğini ortaya koyar. Sözünü tutan, dostuna sadık kalan, kendisine yapılan iyiliği unutmayan her insan bence asaletli bir insandır. Ahde vefa, sözde değil, özde olan bir erdemdir ve ruhun asil olduğunun en kıymetli göstergesidir.
Vefanın ve sadakat kavramlarını daha iyi anlamak için birkaç çarpıcı örnekle inceleyecek olursak;
-İslam tarihinde sadakat ve vefa denince akla gelen en önemli isimlerden biri Hz. Ebubekir’dir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (SAV) olan bağlılığı, İslam tarihinin en etkileyici örneklerinden biridir. Peygamber Efendimiz zor zamanlar geçirdiğinde, hatta hicret etmek zorunda kaldığında, yanında hep Hz. Ebubekir bulunmuştur. Hz. Ebubekir'in, peygambere olan sevgisi ve sadakati, onun sahabenin en seçkinlerinden biri olmasına vesile olmuş ve dostluğun, vefanın bir insanı nerelere taşıyabileceğini bizlere göstermiştir.
-Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin vefayı öne çıkaran davranışları, devletin kuruluş felsefesine ışık tutar. Osman Gazi, babası Ertuğrul Gazi’ye duyduğu saygı ve minnet duygusunu, hayatı boyunca sürdürdü. Babasının dostlarına, yaşlı dervişlere, geçmişte Osmanoğulları'na yardım eden herkese değer verdi ve onları korudu. Osman Gazi'nin bu duruşu, ahde vefanın Osmanlı’da nasıl kök saldığını gösteren bir örnektir.
- Sadakat ve vefa, sadece tarihi figürlerle sınırlı değildir; iş dünyasında da başarıyı belirleyen unsurlardandır. Birçok şirket, çalışanlarına duyduğu minneti ve sadakati göstermekte zorlanırken, bazı kurumlar bunu başarıyla uygulamaktadır. Örneğin, uzun yıllar bir şirkete hizmet etmiş bir çalışan emekli olduğunda, birçok kurum bu kişinin hizmetlerini göz ardı ederken, vefalı bir yönetim kadrosu ona değerini hissettirir. Bu tarz bir vefa, çalışanların şirkete duyduğu güveni pekiştirir ve o şirketin daha sağlam temeller üzerinde ilerlemesini sağlar.
- Eğitim alanında, öğrencilerine yıllar boyunca emek vermiş öğretmenlerin çoğu, mezun olan öğrencileri tarafından bazen unutulsa da bazı öğrenciler, yıllar sonra dahi öğretmenlerine minnetlerini sunar. Bir öğretmenin, yıllar sonra kapısını çalan eski öğrencisi vefanın bir öğretide nasıl canlandığını gösterir. Eğitimci için bu, öğrenci üzerinde bıraktığı izlerin kalıcılığı anlamına gelir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki , ‘Ahde Vefa Ruhun Asaletidir.’
Vefanın ve sadakatin en temel işlevi, insanın içindeki asaleti ve karakteri dışa vurmaktır. İnsanın en zor zamanlarında yanında olanları unutmaması, ihtiyaç kalmadığında bile onlara değer vermesi, sadakatin saf bir yansımasıdır. Bugün, bu değerlere sahip bir insanla karşılaştığımızda, ona duyduğumuz saygının temelinde işte bu vefa anlayışı vardır. Her insan, kalbinin derinliklerinde bu duyguları yaşatabilir ancak gerçek vefa, bu duyguları hayata geçirebilmektir. Ahde vefayı ve sadakati hayatımızın merkezine aldıkça, insan ilişkilerimizin sağlam temeller üzerinde şekillendiğini göreceğiz. SADAKAT ve VEFA eyleme dönüşmediği sürece hiç bir şey ifade etmez.
Hayat yolculuğunuzda VEFALI ve SADIK insanlarla karşılaşmanız dileğiyle…