Devletin işleyişini sağlayan en önemli unsur kamu görevlileridir. Onların görevlerini nasıl yerine getirdiği, yalnızca günlük yönetimi değil, aynı zamanda devletin halk nezdindeki itibarını ve güvenilirliğini de belirler. Ancak günümüzde bazı kamu görevlilerinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin memuru olma bilincinden uzaklaşıp, hükümetlere veya belli siyasi gruplara hizmet eden bir anlayışla hareket etmeleri ciddi bir sorundur. Hizmet etmeyi bırakın siyasilerle köy köy gezen devlet memurları da görmekteyiz. Bu durum, devletin kurumsal yapısını zayıflatır ve vatandaşların adalet ve güven duygusunu da yaralar.
Devlet memurluğu, bireyin yalnızca maaşını aldığı bir meslek değildir. Bu görev, kamu çıkarını ön planda tutmayı, anayasa ve kanunlara bağlı kalmayı ve toplumun her kesimine eşit hizmet sunmayı gerektirir. Ahmet’e ayrı Mehmet’e ayrı hizmet sunmaz. Kişisel çıkarlar, siyasi emirler veya ideolojik tercihler, bu çerçevenin önüne geçemez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin memuru olmak, herhangi bir siyasi ideolojiye ya da hükümete değil, devletin kendisine sadakati zorunlu kılar.
Devlet memurları, Anayasa’nın çizdiği çerçeveye ve ilgili kanunlara uygun hareket etmekle yükümlüdür. Kamu görevlilerinin temel sorumluluğu, halkın refahını ve güvenliğini sağlamaktır. Görevlerini yerine getirirken bireylerin haklarını korumalı, adil bir tutum sergilemeli ve şeffaf bir yönetim anlayışı benimsemelidirler.
Gerçek bir devlet memuru hukukun üstünlüğüne bağlı, siyaset üstü olma, tarafsızlık ve eşitlik ilkeleri gibi evrensel kamu yönetimi ilkelerine sahip olmalıdır.
Oysaki son yıllara baktığımızda bazı kamu görevlilerinin kendilerini hükümetlerin memuru gibi görme eğiliminde olduğunu görmekteyiz. Bunun temel nedenlerini birkaç örnekle açıklayacak olursak;
Kamu kurumlarında liyakate dayalı atamaların yapılmaması. Bu durum, kamu görevlilerinin, yasalara karşı sorumluluğundan çok hükümete sevimli görünmeye yol açar.
Devlete sadakat yerine hükümetlere sadakat, kamu görevlilerinin asli görevlerinden sapmalarına neden olur. Ancak unutulmamalıdır ki, hükümetler geçicidir; kalıcı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir.
İş güvencesi konusunda yaşanan kaygılar, kamu görevlilerinin baskılara boyun eğmesine neden olmaktadır. Özellikle geçici sözleşmeli personel rejimi gibi uygulamalar, memurların bağımsız hareket etme kabiliyetini sınırlandırmaktadır.
Sonuç olarak, devlet memurluğu bir meslekten öte, bir sorumluluk ve onurdur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin memuru olmak, ideolojilere, hükümetlere veya kişisel çıkarlara değil; anayasal ilkelere, hukukun üstünlüğüne ve kamu yararına bağlı olmayı gerektirir. Devlet memurları, bireysel çıkarlar ve geçici siyasi rüzgârlardan uzak durmalı, yalnızca halkın refahını ve güvenini esas alarak görevlerini yerine getirmelidir.
Unutulmamalıdır ki, adalet ve tarafsızlık, devletin ayakta kalmasını sağlayan temel değerlerdendir. Güçlü ve güvenilir bir devlet, adaletle yönetilir ve ancak liyakatli, tarafsız memurlarla yükselebilir.
Emeğine sağlık. Güzel ve yerinde tesbitler bencede