Kış ayları geldiğinde, beyaz örtüyle kaplanan sokaklar ve dallarında kar biriken ağaçlar romantik bir manzara oluşturur. Ancak bu güzel görüntünün ardında, soğukla ve açlıkla mücadele eden binlerce canlı var. Kar taneleri usulca yeryüzüne düşerken, sokaktaki hayvanlar ve ihtiyaç sahibi insanlar için her gün bir mücadeleye dönüşür. Bu zorlu şartlarda vicdan sahibi olmak, duyarlılıkla hareket etmek ve yardımlaşmayı ön plana çıkarmak insan olmanın en güzel yanlarından biridir.
Camdan dışarı baktığınızda, açlıktan titreyen bir kedi, yiyecek arayan bir köpek veya soğuktan korunmaya çalışan bir kuş görmek mümkün. Bu manzara, aslında sessiz bir çığlığın yansımasıdır. O an, bir çocuğun "Baba, mama alalım mı? Hayvanlar aç!" demesi, vicdanları harekete geçiren en masum çağrıdır. Çocukların bu saf ve duyarlı yaklaşımı, aslında yetişkinlerin zamanla unuttuğu veya görmezden geldiği bir gerçeği hatırlatır: Merhamet ve paylaşım ruhu.
Bu duygu sadece hayvanlarla sınırlı değildir. Bu soğuk havada, bir tas çorbayla ısınmayı bekleyen insanlar, odunu kömürü bitmiş yaşlılar, çocuklarına yemek bulamayan anneler de var. Onların yaşadığı zorluklar, bizlerin sahip olduğu imkanları daha iyi anlamamızı ve elimizdekilerin kıymetini bilmemizi sağlar. İşte tam da bu yüzden, yardımlaşma ve dayanışma duygusunu yeniden hatırlamamız gerekiyor.
Peygamber Efendimizin "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisi, sadece İslam'ın değil, tüm insanlığın vicdanına hitap eden evrensel bir mesajdır. Bu söz, toplumda yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu anlatır. Günümüzde modern hayat, bireyselleşmeyi ve duyarsızlığı artırmış olsa da, soğuk kış günlerinde ihtiyaç sahiplerini hatırlamak, insanlık borcumuzdur.
Yaşlı bir komşumuzun evi ısınıyor mu? Bir sokak ötede çocuklar aç mı yatıyor? Bu sorulara cevap aramak, yardımlaşma bilincini güçlendirir.
İhtiyaç sahipleri için gücümüz elverdiğince küçük ama etkili çözümler üretebiliriz. Üreteceğimiz çözümler bu zor zamanlarda büyük fark yaratır.
Küçük bir kap mama, bir tas su veya kuytu bir köşeye yerleştirilen karton bir yuva, onların hayatta kalmasını sağlayabilir.
Bir an durup düşünelim. Soğuk bir gecede, üzerimizde kalın kıyafetler varken, kaloriferlerimiz ve sobalarımız yanıyorken bile üşüyorsak, bir battaniyesi bile olmayan bir çocuğun ne kadar üşüdüğünü hayal edelim. Karnımız tokken açlığın ne demek olduğunu anlamayız ama bir gün bile yemek yemeden durmaya çalışırsak, açlık çeken bir insanın halini hissedebiliriz. İşte empati yapmak, bizi gerçekten harekete geçiren en önemli duygudur.
Büyük değişimler, küçük adımlarla başlar. Bir insanın yüzünde tebessüm oluşturmak, bir hayvanın karnını doyurmak, soğukta titreyen birine sıcak bir çorba ikram etmek, aslında insanın ruhunu en çok ısıtan şeydir.
Bu kış günlerinde, elimizdekilerin değerini bilerek, ihtiyacı olanlara destek olmak, bizleri hem daha iyi bir insan yapacak hem de vicdanımızı huzur içinde tutacaktır.
Unutmayalım, kış sadece doğayı değil, empati yeteneği olmayan vicdanları da dondurabilir. Ancak biz empati, iyilik ve merhametle bu soğuğu aşabiliriz. Size göre küçük olan ama başkalarına göre çok büyük olan iyilikler fark yaratır. Bugün bir tas çorba, bir kap mama veya bir çift eldivenle bir hayatı değiştirebiliriz.