Çocukluğumuzdaki Ramazan ayı, sadece oruç tutulan bir dönem değil, aynı zamanda birlik ve beraberliğin en yoğun yaşandığı bir zaman dilimiydi. Ancak günümüzde, eski Ramazanları her geçen gün özler olduk. Ekonomik sıkıntılar, değişen yaşam tarzları ve bireyselleşen toplum yapısı, o eski sıcak Ramazan akşamlarını ve bayramları mumla aratıyor bizlere.
Eskiden Ramazan’da sofralar, bereketiyle ve paylaşımıyla meşhurdu. Çocuklar, iftara kadar zaman geçirmek için babalarıyla birlikte dolaşır (mesela ben hiç unutamıyorum sepetli motosikletimiz vardı babam sırf zaman geçsin diye bizi gezdirirdi) , fırınlarda ramazan pidesi sırası meşhurdu herkesin zevkine göre susamlı, yumurtalı ve bir çok çeşit pide yapılırdı . O pide sırasındaki bekleyiş, (susam ve sıcak pide kokuları) bile bir bayram havasında geçerdi. Oruçlu ağızla pidelerin sıcak sıcak çıkmasını beklemek, eve götürüp iftar sofrasına koymak başlı başına bir heyecandı.
Bir de misafirlik kültürü vardı. Neredeyse her akşam bir yere iftara gidilirdi. Ev sahibi, en güzel yemeklerini hazırlar, misafiri en iyi şekilde ağırlamak için uğraşırdı. Sofralarda etli güveçler, türlü yemekler, pilav üstü tavuklar, dolmalar, tatlılar, sarmalar, börekler eksik olmazdı. Ancak bugün, bırakın misafire yemek hazırlamayı, insanlar kendi iftarlıklarını bile zor temin eder hale geldi. Artan gıda fiyatları, ekonomik darboğaz ve şehirleşmenin getirdiği bireyselleşme, iftar sofralarındaki o bereketi ve paylaşım ruhunu zayıflattı.
Sahurlar da eskisi gibi değil. Eskiden, sahurda özel mayalı ekmekler pişirilirdi. Evde hazırlanan yiyecekler, sahurun vazgeçilmez parçalarıydı. Şimdi ise çoğu insan hazır gıdalarla sahuru geçiştiriyor. Hatta sahura bile kalkmıyor ve o sahurun uykulu gözlerle karnını doyurma hazzına varamıyor.
Ramazan’ın en büyük heyecanlarından biri de yaklaşan bayramın telaşıydı. Çocuklar bayramlıklarını büyük bir heyecanla beklerdi. O dönemlerde bayramlık kıyafet almak bir gelenekti. En azından bir çorap bile olsa herkes kendine yeni bir şeyler alır, bayramda yeni kıyafet giymenin mutluluğunu yaşardı. Şimdi ise bayram alışverişleri, sadece ekonomik sıkıntılar nedeniyle değil, aynı zamanda insanların bayrama bakış açısının değişmesi nedeniyle eski coşkusunu kaybetti.
Bayramlaşmalar ise apayrı bir güzellikti. Sabah bayram namazı sonrası büyükler ziyaret edilir, akrabalarla, komşularla bir araya gelinirdi. Misafirler için baklavalar, anne kurabiyeleri, börekler hazırlanırdı. Çocuklar hiç tanımadıkları insanları bile kapı kapı dolaşıp aldıkları şekerleri bayram çantalarına ya da poşetlerine koyarlardı. Eskiden bayramlaşmak bir zorunluluk değil, içten gelen bir samimiyetin göstergesiydi. Günümüzde ise bu ziyaretlerin yerini, çoğu zaman kısa bir telefon mesajı ya da sosyal medya üzerinden atılan birkaç kelimelik tebrikler aldı.
Demem o ki zaman değiştikçe, insanların birbirine olan bağlılığı da değişti. Eskiden mahalle kültürü hâkimdi. Ramazan, mahallede dayanışma demekti. Komşular birbirine yemek taşır, ihtiyacı olan kimseye fark ettirmeden yardım edilirdi. Şimdi ise apartmanlarda yan dairede kimin oturduğunu bile bilmeden yaşıyoruz. Ramazan’ın manevi havası, paylaşma duygusu yerini bireyselliğe bıraktı. Bencilleştik, hoşgörüden uzaklaştık.
Ekonomik sıkıntılar da Ramazan kültüründeki değişimin en büyük nedenlerinden biri oldu. Eskiden iftar sofraları zengin ve fakir fark etmeksizin herkes için bereketliydi. Bugün ise birçok aile için Ramazan, bir imtihana dönüşmüş durumda. Çeşit çeşit yemekler hazırlamak bir yana, temel gıda maddelerini almak bile zorlaştı. Eskiden büyük sofralar kuran insanlar, bugün mütevazı iftarlarla yetinmek zorunda kalıyor. Haa herşey şatafatlı olmasın israf etmeyelim ama Ramazan da bari canımızın istediğini yiyebilelim.
Her ne kadar eski Ramazanları özlesek de, bazı değerleri yaşatmak hâlâ mümkün. Birlik ve beraberlik ruhunu koruyarak, ihtiyaç sahiplerine destek olarak, komşuluk ilişkilerini güçlendirerek, çocuklarımıza paylaşmayı öğreterek o eski Ramazanları yeniden canlandırabiliriz. Belki de en önemlisi, Ramazan’ı sadece bir aç kalma süreci olarak değil, dayanışma, hoşgörü ve paylaşım ayı olarak görmeyi yeniden öğrenmeliyiz.
Bugünün koşulları ne olursa olsun, eski Ramazanlardaki sıcaklığı ve samimiyeti yaşatmak bizlerin elinde. Yüce Mevlam mübarek günlerde (tabi ki sadece bu günlerde değil her zaman) yaptığınız ve yapacağınız hayırları makbul eylesin inşallah.