Tarih sayfaları, milletlerin kaderini belirleyen büyük savaşlarla doludur. Ancak bazı savaşlar vardır ki, sadece askeri bir zafer olmanın da ötesinde, bir milletin bağımsızlık inancını, fedakârlığını ve ruhunu ortaya koyar. Çanakkale Zaferi, işte böyle bir savaştır. 18 Mart 1915'te, Türk milletinin inancıyla, vatan sevgisiyle ve kahramanlığıyla tarihe altın harflerle yazılmış bir destandır. “Çanakkale geçilmez!” sözü, bu büyük mücadelenin özeti niteliğindedir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti, İttifak Devletleri safında savaşa girmişti. İngiltere ve Fransa, Osmanlı'yı savaş dışı bırakmak, İstanbul'u ele geçirerek Osmanlı'yı tamamen kontrol altına almak istiyordu. Ayrıca, Rusya'ya yardım ulaştırmak ve savaşın seyrini değiştirmek amacıyla Çanakkale Boğazı'nı geçmeyi planladılar. Ancak unuttukları bir şey vardı: Türk milletinin vatan sevgisi, bağımsızlık inancı ve mücadele azmi.
Çanakkale Boğazı'nın geçilmesi, Osmanlı'nın başkenti İstanbul’un işgal edilmesi anlamına gelecekti. Bu yüzden bu savaş, Osmanlı Devleti için sadece bir askeri mücadele değil, aynı zamanda bir varoluş savaşıydı. Eğer düşman başarılı olsaydı, Osmanlı Devleti çok daha erken tarihe karışabilirdi. Ancak Türk milleti, vatan topraklarını savunmak için canını ortaya koyarak destansı bir mücadele verdi.
Çanakkale Savaşı, deniz ve kara muharebeleri olmak üzere iki aşamada gerçekleşti. 18 Mart 1915’te İtilaf Devletleri, büyük bir donanmayla Çanakkale Boğazı’na saldırdı. Ancak Osmanlı ordusunun ve özellikle Nusret Mayın Gemisi’nin döşediği mayınlar sayesinde düşman donanması büyük kayıplar verdi ve geri çekilmek zorunda kaldı. Bu, Türk milletinin ilk büyük zaferiydi.
Denizde başarısız olan düşman, kara harekâtına yöneldi. 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na büyük bir çıkartma yapıldı. İngilizler, Fransızlar, Anzaklar ve diğer müttefik kuvvetleri, Osmanlı topraklarına girmek için büyük bir saldırı başlattı. Ancak Mehmetçik, kanının son damlasına kadar savaşarak düşmanı püskürttü.
Bu savaşta kahramanlıklar, fedakârlıklar ve insanlık örnekleriyle dolu sahneler yaşandı. Mehmetçik, vatanı için gözünü kırpmadan ölümü göze alırken, düşmana bile merhametle yaklaşan bir yüce gönüllülük sergiledi. Yaralı düşman askerlerine su veren, onları sırtında taşıyan Türk askerleri, savaşın sadece kan ve barut olmadığını, aynı zamanda insanlık dersi vermek olduğunu gösterdi.
Mustafa Kemal ve Çanakkale’de Doğan Bir Lider
Çanakkale Savaşı, sadece bir zafer değil, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehasının parladığı bir savaş oldu. Conkbayırı ve Anafartalar'da gösterdiği üstün liderlik sayesinde savaşın seyri değişti. Özellikle, 25 Nisan 1915’te düşmanın büyük bir kuvvetle Arıburnu’na çıkarma yaptığı anda söylediği şu sözler tarihe geçti:
"Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar gelecektir!"
Bu emir, Çanakkale’de Türk askerinin ölümüne savaşacağını ve vatanı için her şeyi feda edeceğini gösteren en büyük kanıtlardan biridir. Mustafa Kemal’in liderliği, Çanakkale’nin geçilmez olduğunu tüm dünyaya kanıtladı.
Çanakkale Savaşı, sadece bir askeri zafer değil, aynı zamanda Türk milletinin birlik ve beraberliğinin en büyük göstergesi oldu. Anadolu’nun dört bir yanından gelen gençler, omuz omuza savaştı ve vatan için can verdi. Kimi zaman mermiler havada çarpıştı, kimi zaman açlık ve susuzluk içinde mücadele edildi, ama hiçbir zaman teslim olunmadı.
Bu savaş, Türk milletinin karakterini ve bağımsızlığa olan tutkusunu dünyaya gösterdi. Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti, ilerleyen yıllarda parçalanmış olsa da, Çanakkale ruhu, Kurtuluş Savaşı'na ilham verdi. Bu ruh, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının temel taşlarından biri oldu.
Çanakkale Zaferi, binlerce vatan evladının canını verdiği, kanlarıyla destan yazdığı bir savaştır. Anadolu’nun dört bir yanından gelen gençler, memleketlerini, ailelerini, sevdiklerini geride bırakarak cepheye koşmuş ve şehit olmuştur. Bugün Çanakkale Şehitliği’nde yatan bu kahramanlar, Türk milletinin bağımsızlık yolunda verdiği en büyük fedakârlıklardan birinin sembolüdür.
Onların sayesinde bugün bu topraklarda hür ve bağımsız bir şekilde yaşıyoruz. Bu nedenle her 18 Mart’ta, sadece Çanakkale Zaferi’ni kutlamakla kalmamalı, aynı zamanda o gün canını feda eden şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anmalıyız.
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin bağımsızlık ruhunu ve vatan sevgisini gösteren en büyük destanlardan biridir. Bu ruh, sadece savaş meydanında değil, hayatın her alanında bize yol göstermelidir. Birlik ve beraberlik içinde olduğumuzda, inanç ve azimle hareket ettiğimizde, aşamayacağımız hiçbir engel yoktur.
Bugün bizlere düşen görev, Çanakkale ruhunu yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Atalarımızın kanlarıyla suladığı bu vatan topraklarını korumak, onların fedakârlıklarını unutmamak ve bağımsızlığımıza her zaman sahip çıkmaktır.
Ve bir kez daha, Çanakkale Zaferi’ni kazanan kahramanlarımıza sesleniyoruz:
"Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber."
Ruhunuz şad olsun!