Her 10 Kasım’da, içimizde derin bir hüznü yeniden hissederiz; Mustafa Kemal Atatürk’ü kaybetmenin boşluğunu yıllar geçse de sanki ilk günkü gibi yaşarız. O, sadece bir lider ya da bir komutan değildi. Mustafa Kemal, milletin geleceğine ışık tutan bir yol göstericiydi; bu yüzden yokluğunu hep kalbimizde bir eksiklik olarak hissederiz. Onun ardında bıraktığı ilkelerin izinde yürürken, varlığı bize rehberlik etmeye devam eder.
Mustafa Kemal’in hayalini kurduğu çağdaş, özgür ve bağımsız Türkiye için attığı her adım, yalnızca kendi milleti için değil, tüm mazlum milletler için bir umut ışığıdır. Onun mücadelesi, esaret altında ezilen ulusların ilham kaynağı, özgürlük mücadelesinin simgesi olmuştur. 10 Kasım’da bizleri hüzne boğan da işte bu irade ve inancın kaybıdır. Her 10 Kasım’da O’nu özlemek, bir lideri değil, bir fikri, bir inancı ve bizleri aydınlığa taşıyan yolu özlemektir.
Atatürk’ün, eğitime, bilime ve sanata verdiği önem; köklerimizi sağlamlaştıran ve geleceğe umutla bakmamızı sağlayan ilkeleri bizlere emanet etti. O’nun ileri görüşlülüğü, milletini yalnızca o günlerin şartlarından kurtarıp bağımsız bir devlete kavuşturmakla kalmadı, aynı zamanda çağdaş dünyada saygın bir yer edinmesi için de tüm zeminleri hazırladı. Bu nedenle, her 10 Kasım’da onun özlemini duymak, bir milletin bağımsızlık ateşiyle yeniden uyanmasını anmak, ilmek ilmek dokuduğu bu ülkenin değerlerini koruma sorumluluğumuzu yeniden hatırlamaktır.
O’nun özlemi, yalnızca geçmişe dair bir nostalji değil, geleceğe olan borcumuzdur. O’nun bizlere miras bıraktığı ilke ve inkılapları yaşatma azmi, her 10 Kasım’da tazelediğimiz bir ant haline gelir. Onun, "Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız, bu yeterlidir." sözleri, aslında bizlere onu yaşatmanın yolunu işaret eder. Bu sözler, bizleri kendi değerlerimize, ulusal kimliğimize ve cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmaya davet eder.
10 Kasım’da hissettiğimiz bu hüzün, aynı zamanda bizleri geleceğe daha güçlü bir şekilde bağlar. Mustafa Kemal’in bıraktığı mirasın bilinciyle, her birimiz daha aydınlık bir Türkiye için üzerimize düşeni yapmalıyız. Onun emanetine sahip çıkarak, bilime, sanata, özgürlüğe ve eğitime olan bağlılığımızı sürdürmeliyiz. Her 10 Kasım’da yaşadığımız özlem, bir liderin mirasına olan sadakatimizi, milletimize olan sevgimizi ve bu topraklarda özgürce yaşayabilmemiz için verilen mücadelenin anlamını yeniden hatırlatır.
10 Kasım’lar Mustafa Kemal Atatürk’ü sadece anmakla kalmayıp, onu anlamaya, hissetmeye ve izinde yürümeye olan kararlılığımızı her zamankinden güçlü kılmalıyız. Emanet ettiği değerlere sahip çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti’ni daha aydınlık yarınlara taşımak, bizlerin en büyük sorumluluğudur. Her 10 Kasım’da içimizdeki hüzün, aslında onun izinde attığımız adımların, aldığımız sorumluluğun bir simgesidir. Bu sorumluluğun bilinciyle, Ulu Önder Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda bu vatan için canla başla çalışmalı vatandaşlık sorumluluklarını yerine getirmeliyiz.
Vatanı sevmekle başlar her şey,
Düşmana direnen yürekli bir nefer.
Özgürlüğe adanmış bir kalp taşır,
Milletiyle yürür, hiç pes etmez.
Her zorlukta dimdik ayakta durur,
Geleceğe ışık, ümide köprü olur.
Bir ulusun kaderini sırtında taşır,
Atatürk olmak, işte böyle bir yol olur.
Tam bir liderdi, sözünde duran,
Halkıyla bir olup yolları kuran.
Cesur yüreğiyle zaferler yazan,
Atatürk'tü O, milletine inanan
Bu vesileyle Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bu eşsiz vatan için toprağa düşmüş tüm şehitlerimiz rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad mekanları cennet olsun.