Türkiye, köklü bir tarihe ve karmaşık bir siyasi geçmişe sahip olan bir ülkedir. Birçok dönemde siyasi değişimler yaşanmış ve bu süreçler, ülkenin modern siyasi kimliğini şekillendirmiştir. Bu makalede, Türkiye'nin siyasi tarihini ana hatlarıyla ele alacak ve önemli dönüm noktalarına değineceğiz.
Modern Türkiye'nin temelleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve Kurtuluş Savaşı ile atılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, uzun bir dönem boyunca Avrupa, Asya ve Afrika bölgelerinde geniş topraklara hükmetmiş bir imparatorluktu. Ancak 19. yüzyılda gerilemeye başlamış ve I. Dünya Savaşı sonrasında tamamen çökmüştür. Kurtuluş Savaşı, Türk halkının ulusal bağımsızlık mücadelesiyle bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'nin bağımsızlığını savunmak ve yeni bir devlet kurmak amacıyla liderlik etmiştir. 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla sonuçlanan bu süreç, Türkiye'nin modern siyasi tarihinde dönüm noktalarından biridir.
Cumhuriyet dönemi, Türkiye'nin siyasi, hukuki ve sosyal alanda köklü reformlar gerçekleştirdiği bir dönemdir. Atatürk, laiklik ilkesini benimseyerek Türkiye'yi çağdaş bir ulus devleti olarak yeniden yapılandırmıştır. Bu süreçte, Osmanlı İmparatorluğu'nun kalıntılarından arındırılan devlet, çok partili demokrasiye doğru yol almıştır. Ancak Atatürk'ün ölümünden sonra Türkiye, siyasi istikrarsızlık ve askeri müdahalelerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. 1960, 1971, 1980 ve 1997 yıllarında gerçekleşen askeri darbeler, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli dönemeçlerdir. Bu darbeler, demokratik süreçleri geçici olarak kesintiye uğratmış ve ülkeyi otoriter rejimlere doğru sürüklemiştir.
12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye'nin siyasi tarihindeki en önemli olaylardan biridir. Darbenin gerçekleştiği dönemde ülkede siyasi ve sosyal gerilimler büyük bir çatışma noktasına gelmişti. Ekonomik kriz, terör olayları, siyasi kutuplaşma ve hükümetin zayıf olduğu algısı, darbenin ortamını hazırlamıştı.
Darbenin ardından Türkiye'de askeri yönetim dönemi başlamıştır. Milli Güvenlik Konseyi tarafından yönetilen bu dönemde temel hak ve özgürlükler askıya alınmış, siyasi partiler kapatılmış ve birçok kişi tutuklanmıştır. Sıkıyönetim ilan edilmiş, sansür uygulanmış ve temel insan hakları ihlalleri yaşanmıştır.
12 Eylül darbesinin etkileri uzun vadeli olmuştur. Birçok insan siyasi nedenlerle İdam Edilmiş, hapsedilmiş, işkenceye maruz kalmış veya sürgün edilmiştir. Darbe, toplumda yaygın bir korku ve sindirme atmosferi yaratmış ve siyasi katılımı engellemiştir. Siyasi partilerin kapatılması ve siyasi faaliyetlerin yasaklanması, demokratik sürecin geçici olarak kesintiye uğramasına neden olmuştur.
Hiç bir şekilde kabul edilemez olan darbelerin destekçileri de olmuştur malesef. Darbenin bazı destekçileri, dönemin ekonomik ve siyasi istikrarsızlık koşullarında darbenin gerekli olduğunu savunmaktadır. Ekonomik krizin çözülmesi ve ülkenin istikrarının sağlanması amacıyla yapılan ekonomik reformlar, darbenin destekçilerince olumlu bir şekilde değerlendirilmiştir. Ayrıca darbe sonrası düzenin uzun vadeli etkileri üzerine de tartışmalar devam etmektedir.
Bu yüzden 12 Eylül darbesi, Türkiye'nin siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Darbe sonrası dönem, demokrasi ve insan hakları konularında büyük zorluklar yaşayan Türkiye için bir uyarı niteliği taşımaktadır. Darbenin siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları, ülkenin demokratikleşme süreci üzerinde uzun vadeli etkiler bırakmıştır.
1980'lerin sonlarına doğru, darbenin getirdiği sıkıyönetim ve baskı rejiminin gevşemesiyle birlikte siyasi açılımlar yaşanmıştır. 1983'te yapılan referandum sonucunda yeni bir anayasa kabul edilmiş ve 1983 genel seçimleriyle sivil bir hükümet kurulmuştur. Bu dönemde, siyasi partiler yeniden kurulmuş ve çok partili siyasi sisteme geçilmiştir.
1980'ler ve 1990'lar, Türkiye'nin siyasi arenasında çeşitli partilerin iktidara gelip gitmesiyle geçen bir dönem olmuştur. Bu dönemde, siyasi istikrarsızlık, ekonomik krizler ve Kürt meselesi gibi sorunlar ülkenin gündemini meşgul etmiştir. Çeşitli hükümetler, ekonomik reformlar ve yapısal değişiklikler üzerinde çalışmış, ancak istikrarlı bir siyasi ortam sağlanması konusunda zorluklar yaşanmıştır.
1990-2000 arası Türkiye'nin siyasi durumu, demokratik sürecin yeniden canlanması ve siyasi istikrarsızlıkların yaşandığı bir dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde, çeşitli siyasi partilerin iktidara gelmesi ve politik değişimlerin yaşanması Türkiye'nin siyasi sahnesini belirlemiştir. 1990'ların başında, 12 Eylül 1980 darbesinin izlerinin hala hissedildiği bir ortam vardı. Ancak bu dönemde siyasi liberalleşme süreci hız kazandı ve ülkede demokratikleşme adımları atılmaya başlandı. 1991 yılında yapılan genel seçimler, çok partili siyasi sistemin güçlenmesine ve farklı siyasi görüşlere sahip partilerin Meclis'e girmesine imkan tanıdı.
Bu dönemde, Demokratik Sol Parti (DSP), Doğru Yol Partisi (DYP) ve Anavatan Partisi (ANAP) gibi partiler iktidara gelmiş veya koalisyon hükümetleri kurmuştur. Ancak siyasi istikrarsızlık, hükümetlerin kısa ömürlü olmasına ve istikrarlı bir siyasi ortamın sağlanmasında zorluklara neden olmuştur.
1990'lar aynı zamanda Türkiye'de Kürt meselesi ve terör olaylarının yoğunlaştığı bir dönemdir. PKK (Kürdistan İşçi Partisi) terör örgütü, ülkenin güneydoğusunda etkinliklerini artırmış ve askeri çatışmalar büyük bir mesele haline gelmişti. Bu dönemde, hükümetler Kürt meselesini çözmek ve barışı sağlamak için çeşitli girişimlerde bulunmuş, ancak tam bir çözüm elde edilememiştir.
1990'ların sonlarına doğru Türkiye'de ekonomik krizler yaşanmış ve bunun siyasi yansımaları olmuştur. 1994 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik çöküşler, hükümetlerin istikrarını sarsmış ve siyasi gerilimi artırmıştır. Bu dönemde hükümetlerin ekonomik reformlar üzerinde çalışması ve IMF ile yapılan anlaşmalar, ekonomik istikrarın sağlanması için önemli adımlar olarak değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, 1990-2000 arası Türkiye'nin siyasi durumu, demokratikleşme adımlarının atıldığı ve siyasi partilerin iktidar mücadelesinin yaşandığı bir dönemi yansıtmaktadır.
2000 yılına gelindiğinde, Türkiye siyasi anlamda önemli bir dönüm noktasına gelmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 2002 genel seçimlerinde iktidara gelmiştir. Ak Parti, uzun bir süre boyunca Türkiye'nin siyasi sahnesini belirlemiştir. Ak Parti'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan, 2003 yılında Başbakan olarak göreve başlamış ve 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilerek görevine devam etmiştir.
AKP iktidarı, Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamak amacıyla çeşitli reformlar gerçekleştirmiştir. Bunlar arasında ekonomik büyüme, altyapı projeleri, AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi ve demokratik reformlar yer almaktadır. Ancak Ak Parti hükümeti aynı zamanda eleştirilere de maruz kalmış, demokratik değerler ve insan hakları konularında tartışmalar yaşanmıştır.
Son yıllarda, Türkiye siyasi arenasında önemli olaylar ve gelişmeler yaşanmıştır. Özellikle 2016 yılında gerçekleşen darbe girişimi, ülkede büyük bir sarsıntıya neden olmuştur. Darbe girişimi sonrasında hükümet, olağanüstü hal ilan etmiş ve birçok kamu görevlisini tutuklamış veya görevden almıştır. Bu durum, Türkiye'nin demokratik sistemine ve insan haklarına olan güveni zedelemiştir.
Türkiye'nin siyasi tarihinde son dönemde yaşanan önemli gelişmelerden biri de anayasa değişiklikleridir. 2017 yılında gerçekleştirilen referandum ile Türkiye'de başkanlık sistemi kabul edilmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yetkileri genişletilmiştir. Bu değişiklik, siyasi sistemde önemli bir dönüşüm olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye'nin siyasi tarihi, tartışmasız bir şekilde karmaşık ve çalkantılıdır. Ülke, demokrasi ve insan hakları gibi temel değerlerin korunması ve güçlendirilmesi konusunda sürekli meydan okumalarla karşılaşmaktadır. Aynı zamanda, Türkiye'nin jeopolitik konumu ve kültürel çeşitliliği, siyasi süreçleri etkilemektedir.
2018 ve 2019 yıllarında Türkiye'de genel seçimler yapılmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) gibi siyasi partiler, seçimlerde önemli roller üstlenmiştir. Seçim sonuçları, siyasi sahnede belirgin bir şekilde partiler arası rekabeti yansıtmış ve siyasi güç dengesini etkilemiştir.
2019 yılında ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu seçimlerde muhalefet partisi adayı Ekrem İmamoğlu, AKP adayı Binali Yıldırım'a karşı zafer kazanarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmuştur. Bu seçim sonucu, muhalefetin gücünü ve Ak Parti’nin siyasi sahnedeki üstünlüğünün sorgulanmasını sağlamıştır.
Sonuç olarak, Türkiye'nin siyasi tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden başlayarak Cumhuriyet dönemi, askeri darbeler, Ak Parti iktidarı ve son dönemde yaşanan değişikliklerle şekillenmiştir. Bu tarih, ülkenin demokratikleşme süreci, siyasi istikrarsızlık ve çeşitli zorluklarla dolu bir yolculuğu yansıtmaktadır. Türkiye'nin siyasi geleceği, demokratik değerlerin korunması ve toplumsal uzlaşının sağlanması üzerine odaklanarak daha da güçlendirilmelidir.