Toplumların geleceğini inşa eden gençliktir. Gençlik, Milli ülküler edinmesi ile toplumun geleceğini garanti altına alır. Gençliğin milli ülküleri benimsemesi yol göstericiler ile olur. Bu yol göstericiler, milli ülküleri en doğru biçimde özümsenmesini sağlayacak oluşumları ve yapılanmalarıkurar. Ancak bu sayede toplum en iyi şekilde daha ileriye gider.
Türk gençliğinin milli ülküleri benimsemesini sağlayan ve Türk milletini maziden atiye götüren oluşumlar her daim varoldu. Türk gençliğinin milli ülküler etrafında toplanması için her devirde teşkilatlar kuruldu; eğitimler verildi. Son yüzyılımızda Türk milliyetçiliği fikrinin önder isimleri tarihten bu yana gelen milli şuurun yeniden canlanması amacıyla farklı yapılanmalara ve dernekleşme faaliyetlerinde bulundu.
1908’de ilan edilen İkinci Meşrutiyet’le birlikte vatan toprakları paylaşılmaya başladığında “Türkçü” dernekler kuruldu. İlk Türkçü sivil toplum kuruluşu Türk Derneği 25 Aralık 1908’de kuruldu. bu derneğin temeli Askerî Tıbbiye öğrencileri tarafından atıldı. Türk Ocakları Derneği,Yusuf Akçura, Mehmed Emin Yurdakul, Ahmed Ferit Tek, Ahmet Ağaoğlu ve dönemin Türkçü aydınları ile 25 Mart 1912’de resmileşti. Türk Ocakları’nda yetişen aydın ve siviller tarafından gerçekleştirilen Dernek, Mustafa Kemal Atatürk tarafındanda ilgi ve destek gördü. Daha sonra Atatürk Türk Ocakları fahri reisliğine seçildi.
Osmanlı Devleti’nin son döneminde milliyetçi gençlerin bir araya toplanarak (İstanbul Üniversitesi öğrencileri) 4 Aralık 1916’da Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) kurdular. Milli Türk Talebe Birliği milli mücadelede etkin şekilde yer alan tek gençlik teşkilatıdır. 1968’e kadar birçok Türkçü ve milliyetçi dernek kuruldu. Ancak hiç bir dernek, Türk Ocakları ve Milli Türk Talebe Birliği kadar uzun ömürlü olmadı.
3 Mayıs 1944’de Türkçülük-Turancılık davasından dolayı Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Nejdet Sancar, Muzaffer Eriş, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Osman Yüksel Serdengeçti gibi Türkçüler tabutluklara konuldu, işkencelere maruz bırakıldı. 3 Mayıs 1944 günü Nihal Atsız ve arkadaşlarının tutuklanmasını binlerce genç protesto etti.
Alparslan Türkeş’in 1965 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi genel başkanı olmasıyla beraber gençlik faaliyetlerine ağırlık verildi. CKMP Gençlik Kolları’nın teşkilatlanması hızlandırıldı. 1968 yılına gelindiğinde yıkıcı ve bölücü faaliyetlerin tırmandı. Milliyetçi gençler, ülkücü kuruluşlar halinde teşkilatlanmaya başladı.
4 Ocak 1968’de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi ve CKMP Gençlik Kolları üyesi Ruhi Kılıçkıran, orucunu açtıktan sonra Siteler Yurdu’nda marksistler tarafından vurularak şehit edildi. Ruhi Kılıçkıran Ülkücü Hareket’in şehitler kervanının yolbaşçısı oldu.
İlk kez ‘ülkücü’ adıyla Genç Ülkücüler Teşkilatı 29 Şubat 1968’de kuruldu. Genç Ülkücüler Teşkilatı genel olarak ortaöğretim gençliğine yönelik faaliyetlerde bulundu.Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın üyesi olan Bahattin Dedeşan ve Mustafa Kahraman 1969’da şehit edildi.
12 Mart 1971 ihtilalinden sonrasında dernek, genel merkezini de Ankara’dan Yozgat’a taşındı ve çalışmalarına askıya alarak kendini feshetti..
Ülkü Ocakları, “Ülkü Ocağı” adıyla ilk kez Ankara Üniversitesi Hukuk, Dil, Tarih ve Coğrafya ve Ziraat Fakültelerinde milliyetçi gençler tarafından fikir kulübü olarak kuruldu.1968 yılından itibaren ise her üniversitede bir Ülkü Ocağı şubesi kuruldu.
CKMP Genel Başkan Yardımcısı Ülkücü Hareketn fikir babası Dündar Taşer, Ülkü Ocaklarının kurulması ve teşkilatlanması ile bizzat ilgilendi.
Ülkü Ocakları ilk yürüyüşü, “Milli Hareket Yürüyüşü” Ankara’da 1 Haziran 1968’de gerçekleşti. Başbuğ Alparslan Türkeş, ODTÜ Ülkü Ocağı’nın düzenlediği bir konferansa katıldı ve dış politika konusunda etkili bir konuşma yaparak gençleri dikkatini üzerine çekti. 1969 Mayıs’ından itibaren Ülkü Ocakları’nı Ülkü Ocakları Birliği’ne dönüştürme çalışmalarına başladı ve Ankara Ülkü Ocakları Birliği kuruldu. Yine aynı şekilde İstanbul’daki ülkücüler İstanbul Ülkü Ocakları Birliği’ni ve İzmir’deki ülkücüler de İzmir Ülkü Ocakları Birliği’ni kurdular.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi Süleyman Özmen, solcular tarafından 72 saat mahsur bırakılan arkadaşlarını kurtarmak için geldiği Yüksek Öğretmen Okulu’nda silahla vurularak şehit edildi. Özmen’in şehit edilişi Devlet dergisinin 30 Mart 1970 tarihli nüshasında “Bir ölür bin diriliriz” manşetiyle kapağa taşındı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Ülkücü Yusuf İmamoğlu, 8 Haziran 1970’te komünist militanlarca şehit edildi. Bu olay üzerine Başbuğ Türkeş, “Yusuf İmamoğlu Türk-İslam davasının ne ilk, ne de son şehididir. Aziz şehidimiz Yusuf İmamoğlu’nun ve diğer şehitlerimizin hesabı bir gün sorulacaktır” dedi.
Ülkü Ocakları Birliği üyesi olan Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Dursun Önkuzu 23 Kasım 1970’de komünist militanlarca şehit edildi. Özkuzu’nun yapılan işkencenin ardından üçüncü kattan atılarak şehit edilmesi üzerine Ülkücülerin ülke genelinde başlattıkları kitlesel eylemler ile komünist örgütler protesto etti. 16 Aralık 1970’de Ankara Ülkü Ocakları Birliği tarafından binlerce ülkücünün katılımıyla Tandoğan Meydanı’ndan başlayıp Cemal Gürsel Meydanı’nda biten “İktidar Yürüyüşü” gerçekleştirildi. Ülkücü şehitler Ruhi Kılıçkıran, Süleyman Özmen, Yusuf İmamoğlu ve Dursun Önkuzu’nun posterleri taşındı.
Ülkü Ocakları Birliği bu atmosferde gerçekleşen 12 Mart 1971 muhtarısını açıkça desteklemesine rağmen sıkıyönetim mahkemesi tarafından sol örgütlerle bir tutularak kapatıldı.
12 Mart 1971 muhtırası ile Ülkü Ocakları Birliği’nin ve Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın kapatılmasından dolayı yeniden yapılanmaya gidilerek 15 Şubat 1972’de Çankırı’da Türk Ülkücüler Teşkilatı kuruldu. Ülkücüler bu dernek adı altında yeniden teşkilatlanmalarını sağladı. 23 Aralık 1973’te Ülkü Ocakları Derneği kuruldu. 12 Mart sonrasında Ülkücü teşkilatlanmayı yeniden sağlamak amacıyla 12 Mart öncesinde ortaöğretim gençlerine yönelik faaliyet yapan Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın yerine 22 Aralık 1972’de Kayseri de Büyük Ülkü Derneği (BÜD) kuruldu. 1977’den itibaren “Kur’an-ı Kerim Ders Olarak Okutulmalıdır” kampanyası başlatan BÜD, “Büyük Ülkü” adında bir de dergi yayınlamaya başladı.
14-15 Nisan 1978’de Kahramanmaraş’ta ETKO, TİTKO gibi hayali örgüt suçlamaları ve komplolarıyla karşı karşıya kalan BÜD’ün birçok şubeleri İçişleri Bakanlığı tarafından kapatılarak, BÜD’ün Dördüncü Olağan Kurultayı 13 Ağustos 1978’de gerçekleşti. Büyük Ülkü Derneği, daha sonra sonra kendisini feshetti.
Ülkü Ocaklarının ilk şubesi, Başbuğ Alparslan Türkeş’in yönlendirmesi ile 15 Eylül 1973’te Bursa’da yeniden açıldı. Derneğin başkanlığına Muharrem Şemsek getirildi. Genel merkezi Ankara’ya taşınan Ülkü Ocakları Derneği, ülke genelinde şubeler açarak teşkilatlanlandı.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muharrem Şemsek, Türk Ülkücüler Teşkilatı Genel Başkanı Şevket Barutçu ve Başkent İTİA araştırma görevlisi Devlet Bahçeli ile tüm yurdu dolaşarak kısa sürede büyük bir teşkilatlanma sağlandı.
Ülkü Ocakları Genel Merkezi, Kıbrıs Barış Harekatı sebebiyle Kıbrıs’ta Rum ve Yunan ordusuna karşı Kıbrıs Türklerinin yanında savaşmak için gönüllüler kampanyası başlattı.
1976 yılı içerisinde 35 ülkücü genç, komünistler tarafından şehit edildi. Ülkeyi saran kızıl terör, her yeri kana bulayarak her gün birkaç ülkücüyü şehit ediyordu. Ülkü Ocakları hakkında 1977 Mayıs’ında açılan ve Ankara’da devam eden dava, CHP’nin Ankara Valisi Tekin Alp’in açtığı yeni bir dava ile hızlandırıldı. Bunun üzerine Konya’da kurulu bulunan Ülkücü Gençler Derneği’ni, Ülkü Ocakları’nın yerine yapılandırma çalışmaları başladı. Ülkü Ocakları Derneği Aralık 1978’de kapatıldı.
15 Haziran 1977’de Konya’da kurulan Ülkücü Gençler Derneği’nin adı, 25 Mayıs 1978’de yapılan kongre ile Ülkücü Gençlik Derneği olarak değiştirilmiş ve genel merkezi de Konya’dan Ankara’ya taşındı. Ülkü Ocakları’nın kapatılması üzerine Türkiye’deki 1250 Ülkü Ocakları şubesi Ülkücü Gençlik Derneği şubesine dönüştürüldü. CHP iktidarı yeni açılan Ülkücü Gençlik Derneği’ne de baskı kurmaya çalışmış ve bazı şubelerini valiliklerce kapattırdı.
Ülkücü Gençlik Derneği’nin 18 Mart 1979’da Ankara’da düzenlenen 3. Büyük Kurultayına katılan Başbuğ Alparslan Türkeş, bir konuşma yaparak Ülkücü gençliği “Türk milletinin yaşama iradesi” olarak tarif etmiştir.
CHP iktidarının korumasındaki Pol-Der’li çeteler, bir yandan Ülkücüleri işkencelerden geçirirken, öte yandan sürekli olarak provokasyonlar yapıldı. Terör olaylarının iyice tırmanması üzerine 19 ilde sıkıyönetim ilan edildi. ÜGD’nin genel merkezi ilk kurulduğu yer olan Konya’ya geri taşındı. Ancak ÜGD’ye yönelik baskılar artarak devam edince, Nevşehir’de daha önce kurulmuş olan Ulu Ülkü Derneği’nin adı, 2 Mart 1980’de gerçekleştirilen kurultayda yapılan tüzük değişikliğiyle Ülkü Yolu Derneği’ne dönüştürülmüştür. Merkezi Nevşehir’de olan Ülkü Yolu Derneği, 12 Eylül’e kadar geçen sürede Ülkücü Hareket’in sözcülüğünü yapıldı.
Ülkücü gençliğin yetiştirilmesi için ocaklar kurulmasının yanı sıra eğitim kampları kuruldu. Bu kamplarda ideolojik, dini, sportif ve kültürel eğitimler verilerek gençlerin her anlamda donanımlı olması sağlanıyordu. Ülkü Ocakları’nın düzenlediği konferans, seminer, panel ve sohbetlerle gençler milli şuuru sahibi olarak, vatanını ve milletini yıkıcı fikirlere karşı korumak için mücadele veriyordu.
Alparslan Türkeş’in ve Dündar Taşer’in öncülüğünde kurulan ocaklar teşkilatlanmada ilim, iman, ahlak ve ülkü temelinde hareket ederek Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin mayasını attığı Ocaklar olma gayesindeydi.
Ülkücüler, “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız” sloganı ile Anadoluya dalga dalga yayıldılar. Seyyid Ahmet Arvasi ve Dündar Taşer gibi ideologların girişimleriyle “Türk-İslam Ülküsü” ideolojisi şekillendi..
Ülkü Ocakları, bünyesinden birçok aydın kişilik çıkarmayı başarmıştır. Fakat 12 Eylül 1980’de yapılan ihtilal neticesinde Ülkücüler zindanlara kapatılarak ve 12 Eylül öncesi kızıl kurşunlarla şehit edilerek ülkeyi daha ileri ufuklara götürecek nesiller yok edildi.
Ülkü Ocakları Genel başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ın dediği gibi, "Milliyetçi-Ülkücü Hareket, 70’li yıllarda kahpe kurşunlarla vurulmuş 80’li yıllarda yağlı urganlarla sınanmıştır."
Ülkü Ockları 12 Eylül sonrası ise Ülkü ocakları yoluna devam etmiş her şeye rağmen Geleceğin Dünyasına yön verecek genç nesillerin yetişmesine katkı sağlamaktadır.