Ülkücü Hareketin tarihi haline gelmiş ülkücü büyüklerimizin hakkını nasıl öderiz bilemiyorum.
Bazen söyledikleri gücümüze gitse de, menfaatlerimize dokunsa da İçimizdeki iniş ve çıkışlarda hep onların yanına koşarız.
Fikirlerini alır, görüşlerini sorarız.
Sadece konuşmalarından değil, suskunluklarından da ilham alırız.
Onlar, bizin geçmişimizde derin çizgileri olan gönüllerimizde ve hatıralarımızda derin izler bırakan ağabeylerimizdir.
Onlar, ömürleri boyunca taşıdıkları yükün altında tek sefer dahi ‘of’ dememiş, iç çekmemiş, bezginlik, yılgınlık göstermemiştir.
Ülkücü Hareketin hamalları olarak nitelendirmişlerdir kendilerini.
Şu anda Ülkücü hareketin içinde bulunduğu durumu ‘iç çekmeden’ konuşan ülkücüler var mıdır acaba?..
Akordu bozuk enstrüman-lardan çıkan seslerle ruh dünyamızda öyle duygular oluşuyor ki, psikanalistler bile buna nasıl dayandığımızı tespit etmekte güçlük çekiyor.
Son zamanlarda kafamızı karıştıran, ruh dünyamızı karamsarlık bataklığına çeken manzaralar karşısında güvendiğimiz, saygı duyduğumuz ağabeylerimiz bile köşelerinden veya balkonlarından seyrediyor.
Neden acaba?
Eskiden ölümüne gerdiğimiz riskleri göğüslerken bugün gelinen noktada susmayı, durmayı, açık vermemeyi prensip eder hale gelmişiz.
Doğru bilinen yerde durmak ülkücünün şiarı değil mi?
Ülkücülük doğru bilinen yolda dosdoğru yürümek değil mi?
Yoksa öğretilen ülkücülük 15-35 yaşlarını mı kapsıyor?
Yoksa, idealizm bir hamallık veya aptallık mı olarak telakki ediliyor?
Sahi nedir ülkücülük?
İçimizdeki ve dışımızda ki iniş ve çıkışlardaki birikim ve oradaki olgunlaşan meyvelerini dallardan ağdıran bir mucize gibi insanlığa sunulan fayda mıdır? Yoksa içimizdeki ve dışımızdaki iniş ve çıkışlarda biriken nefsanî arzuların son raddesindeki ‘kısır’ bir çığlık mı?
Bütün bunları söylerken içimiz yanarak söylüyoruz.
Ancak bir karar vermek, verilen kararın arkasında durmak zamanıdır.
Ülkücü büyüklerimizin hepsi için böyle bir yakıştırma yapmamak gerekir.
Onlar zaten kendilerini biliyor.
Bu dava, hiç kimsenin nefsani arzularına göre şekillenmeyecektir.
Bu dava, hiç kimsenin insiyatifine terkedilmeyecektir.
Bu dava, hiç kimsenin veya hiç bir grubun elinde oyuncak olmayacaktır.
Bu dava hiç, kimsenin dünyalıklarına, şahsi istek ve temayüllerine basamak olmayacaktır.