Hemen hemen her yerde duyduğumuz bir kelimedir ‘Terbiyesiiiiiz!..’ nidâsı!..
Hangi sosyo-p(i)sikilojik ve sosyo-kültürel yapı, bizi, bunu söylemeye mecbur etti, düşünmek gerekir!..
Düşünüyorum da, hakîkî mânada‘terbiyeli’ biri, acâba, sokağın ortasında, başkasına böyle bağırabilir mi?
İster kadın, ister erkek olsun, ister çocuk, ister ihtiyar olsun bağırabilir mi?
İster kadına, ister erkeğe, ister çocuğa olsun…bağrılabilir mi?
İnsanı, buna, mecbur eden şey nedir?
Peki, ‘terbiye’, nedir ki, ‘terbiyeli-terbiyesiz’, ne olsun?
Belki de, en çok kullanılan kelimelerden biridir…Terbiyesiz!..
Zıddı olan terbiyeli, ne yazık ki, nâdiren kullanıyor!..
Etliye-sütlüye karışmayan bir çocuk veya genç veya herhangi biri için, “Ne terbiyeli çocuk veya genç, kadın veya adam!” denilir geçilir.
Yânî?
Ağzı var, dili yok!..
(-li) ve (-siz) takısız, terbiye için, “ıslah” veya “eğitim” kelimelerini kullanmak mümkün!..
Peki, ıslah ne; eğitim ne?
Düzleri ne, zıtları ne?
Bir şahsı veya canlıyı (hayvanı veya bitkiyi), arzu edilen üstün değerlere ulaştırma gayreti!..
Sıkıntı, gittikçe artıyor…Arzu edilen/istenilen değerler de, ne demek? Ya ‘gayret’, nasıl bir faaliyettir?
Bu iş, öyle kolay bir şey mi?
Akla sahip olmak çok büyük bir nimet ve onu kullanmak ise, muhteşem bir tavsiyedir ve hem de maharettir. Bütün ilimler, san’atlar, sosyal âhenkler onunla sağlanır!..
Öyleyse, terbiye’de de, akıl, birinci unsur olabilir!..Elbette olur da, aklın, hem öteye, hem beriye cephesi vardır!..İnişli çıkışlıdır!..
Hangi yönde eğiteceksiniz de terbiye edeceksiniz!..
Telâkkiye bağlı!..
Biz, dâima, hep beri’yi, düşünmüşüzdür..Öte, uçuruma açılan kapı olarak görülür..
Islah da, eğitim de, bu cihetten düşünülmeli…Bir çocuğu da, bir çiçeği de bu niyetle himâye altına alıp, gelişmelerine yardımcı olmak, bu yola koyulmak olabilir..
İnsanoğlu, kemâle bu yolla gider..Karşımıza, bir de ‘kemâle ermek’ çıktı, demeyin!..Bu iş, böyledir!..Düşüneceksin!..
Şahsen, “İrâde Terbiyesi” diye bir tâbiri, çok gençken, Harbiye talebesiyken okumuştum…Kimden mi?
Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in “Gençlerle Başbaşa” adlı kitabından..1962 yılıydı.. ve daha önce söylediğim gibi, yirmi yaşımı sürüyordum..
Fakat daha da önemlisi, Başgil Hoca’nın söyledikleri…F(ı)ransa’ya tahsil için gittiği 1920’li yıllardan bahsediyor. Diyor ki;
“Bir gün mutat konuşmalar esnasında Mösyö Girard bize bir kitap tavsiye etti ve mutlakâ okumamızı söyledi. Bu, Aix-Marseille Üniversitesi rektörü meşhur terbiyeci ve ahlâkçı Jules Payot’un “İrade Terbiyesi” adlı kitabı idi.
Ertesi gün şehire inerek kitabı aldım. Revel köyünün koyu yeşil ağaçlıklarına daldım. İhtiyar bir meşenin dibinde oturarak (İrade Terbiyesi) ni okumağa koyuldum. Okudukça içimde tahassür ve nedametle karışık müphem bir acı duymağa başladım: Kendi kendime, ah bu kitab on sekiz-yirmi yaşlarımda iken elime geçmeliydi, diyor ve geciktiğim için üzülüyordum. “
Demek ki, ben, şanslıymışım!..En azından, bana kimsecikler bir şey demeden, Başgil Hoca’nın kitabı önüme çıkmış, yirmili yaşlarımda okumuş ve onu, hâlâ o günki gibi, muhafaza eder ve zaman zaman da okurum!..
Tabiî ki, daha pek çok şey var kitapta..Ancak, bir cümlesini daha nakletmeliyim.
Başgil Hoca diyor ki; “İlmin kaynağı zekâ, amelinki ise, irâdedir.”
Bana kalırsa;
İrâdenin terbiyesi, fikrî terbiyeyle ve fikrî terbiyenin kemâle ermesi de irâdenin terbiyesiyle mümkün olur!..