Son zamanlarda, târihimize mâl olmuş birçok hâdise, sosyolojik bir tahlile tâbi tutulularak, mümkün olduğunca mukayeseli bir tarzda ele alınmaya başlanmıştır. Bu durum, muhakkak ki, iyiye alâmettir ve devam etmelidir.
Konuşmanın, tartışmanın, müzâkerenin, münâzaranın veya istişârenin kimseye zararı olmaz. Yeter ki, usûlün dışına çıkılmasın!..
“OSMANLI İMPARATORLOĞU’NU KİM YIKTI?”;
Av, Lütfi Keskin tarafından, Ritim Sanat Yayınları arasında çıkan 256 sayfalık inceleme eserinin adıdır.
Dünyaya şanla şerefle hükmeden altıyüz yıllık Türk Cihân Devleti, nasıl olur da, ay ay, sene sene koskoca asırları tüketir, düşünmek, ibret almak ve büyük titizlikle, tekrar tekrar düşünmek gerekir!..
Eseri, yayınlanmadan önce okumuş ve ona, “AV. LÜTFİ KESKİN’İN “İMPARATORLUĞUN YIKILIŞI” KİTABI HAKKINDA” başlığını taşıyan bir de ÖNSÖZ yazmıştım.
Bu sebeple; önce, eserin umûmî tasnifini okurla buluşturacak ve ondan sonra da, eser hakkında yazmış olduğum ÖNSÖZ’ü takdim edeceğim.
Eser; Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi”yle başlıyor. Ardından, Yazar Lütfi Keskin’in kısa bir SUNUM yazısı bulunuyor.
Diğer konu başlıkları ise, şöyle sıralanmaktadır:
“Önsöz, Osmanlı İmparatorluğu’nun Yıkılışı/Osmanlı’yı Kim Yıktı?, Şark Meselesi, Kimdir Bu Kavalalı Mehmet Ali Paşa?, Nerden Nereye!,19. Yüzyıl İsyanlar Dönemi, Mısır Elden Gidiyor, Sırada Mora ve Suriye Vardı, Anadolu Kapısına Güneyden Zorla Girdiler, Hidivliğin Kuruluşu,Kütahya Antlaşması, Küffârın Kucağına Düşen Padişah, Batı Emperyalizminin Maşaları İşbaşında, Mora Yarımadasında Rum İsyanı, Navarin ve Tripoli Katliâmı, Türk Soykırımının Ele Başıları, Osmanlı’nın Çaresiziği, Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa İsyanı, Kırım Savaşı (1853-1856), Kırım Savaşının Sonuçları, Büyük Kafkasya Göçü, Çerkez Göçü, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Savaş Öncesi Osmanlı’da Durum, Avrupa’daki Güç Dengeleri, 1876 Balkan İsyanları, Tershane Konferansı, Tuna Cephesi, Ruslar’ın Tuna’yı Geçerek İlerlemeleri, Niğbolu’nun Rus Güçlerince İşgali, Plevne Savunması ve Osman Nuri Paşa, Osmanlı’nın Balkanlar’daki Son Direnişleri, Kafkasya Cephesi, Doğubeyazıt Savunması, Kars-Erzurum Savunması, Savaşın Sonu, Ayastefanos Antlaşması, 93 Harbi Esnasında Gerçekleştirilen Türk Katliâmları, Kıbrıs’ın Kaybedilmesi, Yüzbaşı Resneli Niyazi Bey, Trablusgarp Savaşı, İşgal Hazırlıkları, Ege Adaları, Balkan Savaşları (Balkan Harbi), I. Balkan Savaşı, II. Balkan Savaşı, Selânik Nasıl Satıldı?, Bağımsız Batı Trakya Hükûmeti, I. Dünya Savaşı, Sevr Antlaşması, Resim ve Fotokopiler, Kaynakça.”
Şimdi de; Yazar Av. Lütfi Keskin’in kaleme aldığı “OSMANLI İMPARATORLUĞU’NU KİM YIKTI?” adlı bu kitaba yazdığım “AV. LÜTFİ KESKİN’İN “İMPARATORLUĞUN YIKILIŞI” KİTABI HAKKINDA” başlıklı ÖNSÖZ’ümün tamamını takdim ediyorum:
“Tarih, bize, çok sayıda devletin kurulup yıkıldığının şahitliğini yapmaktadır. Türk Milleti’nin, Devlet’e verdiği değer, elbette ki, çok önemlidir. Tabiîdir ki, esas olan, ‘millet’in varlığını sürdürmesi olduğu için; ona, kendisini koruyacak bir ‘çatı müessese’ şarttır. Bu bakımdan, Devlet, ‘millî birliği’ tesis edip geliştirmede en büyük ve en baş unsurdur.
Biz; Türk Milleti olarak, bugüne kadar, Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun, Ak Hun, Gök-Türk, Avar, Hazar, Uygur, Karahan, Gazneliler, Büyük Selçuklu, Harezmşahlar, Altınordu, Timur, Babür ve Osmanlı adıyla, onaltısı imparatorluk olmak üzere, yüzyirmi civarında, devlet ve beylik kurmuşuz; ancak, bunların ‘yıkılışları’ üzerinde, her nedense fazla düşünmemiş, belki de, yıkılışları kendimize yakıştıramamışızdır.
Türk Milleti olarak; devlet kurmadaki mahâretimizi, üstün beceri ve kaabiliyetimizi iftiharla söyleriz de, çökmeye yüz tutmuş ve bilâhare de yıkılmış devletlerimizden bahsetmeyi gurur meselesi yapar; sebepleri üzerinde fazla düşünmez ve illâ da bir suçlu aramaya kalkar, zaman zaman da ortaya atılmış vesîkasız sözlere inanır, hakikati/asıl’ı/gerçeği/doğruyu aramaktan /anlamaktan/ bulmaktan imtinâ ederiz.
Tarih, elbette ki, yaşanmışlıklar’dır. Vesîkasız tarih; mitolojidir, efsanedir.
Türk tarihi gibi, mâzîsi çok derinlerde olan, dünyanın hem her coğrafyasında hüküm süren, hem misilsiz bir mevkide kültür ve medeniyetler inşâ eden bir milletin yaşanmışlıklarını, elbette ki, tahlil ederek, kendi lisanımız ve vicdanımızla sunmak vazifesinde olmalıyız.
İşte; Av. Lütfi Keskin; Türk-Cihân Devleti unvanına sahip Osmanlı Devleti’nin yıkılış sebeplerini ele aldığı bu eserinde, önemli hususlara temas etmektedir.
Bugün, yakından uzağa çevremizi kuşatmış olan baskıların, gerek siyâsî, iktisâdî, gerek sosyo-kültürel, jeo-politik ve gerekse askerî sebepleri,taa o günlere kadar uzanmaktadır. Bu sebeple; tarihî analizlerimizi/yorumlarımızı/tahlillerimizi yaparken, meselelere sâdece bir noktadan değil; ‘çemberin herbir noktası’ndan bakmak mecbûriyetimiz vardır.
Yaşadığımız dönemde, üçyüz milyonu bulan nüfusumuzla ve kurulu birkaç Devlet nizamlarımızla, dünyanın en önde gelen milleti ve devletlerinden biriyiz. Buna mukabil; görüyoruz ki, çevremizde, aynı emperal oyunlar, aynı emperyal tuzaklar ve entrikalar hızlanarak devam etmekte ve Anadolu coğrafyası bile, bize bırakılmak istenmemektedir.
Bu kadar da değil; yine, dün olduğu gibi, bugün de, Türklük üzerinde hâinâne oyunlar da oynanmaktadır..
Bilinmelidir ki; pek çok sebebi vardır ammâ, başlangıcı itibariyle, Attilâ’ya kadar uzanan târihî kin’dir.
İşte; bu emperyal kin ve entrikaları araştırdığımız zaman da, işin aslının nerelere kadar ulaştığını görebilmemiz, -en azından son yüzyılın konusu olarak- önümüze serilmektedir.
Karadeniz’in kuzeyinden/Kırım’ sâhillerine, doğusuna/Balkanlar’a ve güneyine/ Kafkaslar’a baktığımız zaman aynı manzaranın dehşetli bir şekildeki devamına şâhit olabiliriz.
Muhakkaktır ki; Anadolu’nun güney cephesini teşkil eden ve birilerinin “Orta Doğu” diye vasıflandırdığı coğrafya; değişik dinlerin, etnik ve mezhebî ayrılıkların çatışma sahası olması bir yana, yeraltı kaynakları sebebiyle de, her türlü kaçakçının, vurguncunun, satılmışın, taşeronun, kahpenin de cirit attığı mekânlar hâline gelmiş/getirilmiştir.
Bugün; parçalı görünse de, aynı dili konuşan, aynı hisleri paylaşan, aynı millî kültür değerleriyle donanımlı ve bu şuûru sahiplenmiş büyük bir Türk Dünyâsı mevcuttur.
Ancak; her zaman ve her yerde, muhakkak surette, tarihin şâhitliği’ne ihtiyacımız vardır. O, bize aynalık yaptıkça, bizim önümüzü görmemiz daha da berraklaşmış olacaktır.
Bu bakımdan, dünün şartlarını, dünün geçirilmiş ve atlatılmış bâdirelerini unutmadan, bugünden sonrasını inşâ ile mükellef olmalıyız.
Büyük Destan Şâirimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, 'Bozkurtların Destanı' adlı eserinin 'Başlarken' başlıklı giriş bölümüne şu mısralarla başlar ve gelecek nesillere şöyle seslenir :
“Geçmişi öğrenelim, gezip anayurtları;
Görelim, hangi tasa öldürmüş Bozkurtları!
Çevirelim gözleri ondört asır önceye;
Sonra bugüne dönüp dalalım düşünceye…
Seni özünden vuran düşmanın kimmiş dünkü?
Göreceksin ki, yine aynı düşman bugünkü!.”
Av. Lütfi Keskin’in tespitlerinde de görüleceği üzere, Osmanlı Türk -Cihan Devleti’ni yıkmaya çalışan ve neticede de yıkanların niyetleri hiçbir zaman değişmemiştir ve ellerine fırsat geçtiği anda da, aynı acımasızlıkla, aynı katliâmları işleyeceklerinden şüphemiz olmamalıdır.
Yâni; “Göreceksin ki, yine aynı düşman bugünkü!”
Mısrâsı, Türk’e ihânet edenlerin değişmediğine dikkat çekerek, dâima ‘uyanık olmayı’ tavsiye etmektedir.
Yine dikkat etmek gerekir ki, Türk Devlet geleneğindeki ‘idârî tavır’ ne zaman zayıflarsa, ona karşı, içte ve dışta, ihânetlerin de arttığını görürüz. Buna da, çok dikkat edilmesi gerekir!..
“İmparatorluğun Yıkılışı”; Av. Lütfi Keskin’in kaleminden, bize, bir ibret vesîkası olarak, bu hazîn gerçeği anlatmaktadır.
Yazar Keskin’i tebrik eder; başarıların devamını dilerim.”
M. HALİSTİN KUKUL/OMÜ E. Öğretim Görevlisi-Şâir ve Yazar/24 OCAK 2024 SAMSUN
En kısa zamanda okumak arzusuyla Av. Lütfü Keskin Bey'i ve tanıtımını yapıp bizleri bilgilendirdiğiniz için de sizleri tebrik ediyor saygılarımı gönderiyorum.