Biri, uzaklardan el sallar durur...
Eller, uzanır ellere, yağmur yağmur.
Bereket Şah Câmii'nde merhamet, sabır...
Göğceli Câmii'nde nûr!
* * *
Güneş, yıldız, ay, hepsi de hasretlimdir...
Bir sevdâ yüklüdür kâinat, benliğimi savurur.
Kubbelerde, revaklarda her işleme, sevgilimdir.
Elimdir, emelimdir, gönül telimdir, dilimdir.
Bir sırlı muhabbettir, hayâllerimi kasıp kavurur.
* * *
Râyihadır, akın akın , Fergana'dan...Horasan'dan...
Şuûrumda renk renk seccâde , kalbimde öz vatan:
Pîr-i Türkistan Ahmed Yesevî, Yûsuf Has Hâcib, Kâşgarlı Mahmud'dan,
Bir mukaddes yürüyüştür, Anadolu'ya, kafile kafile.
Öyle bir yürüyüş ki, vâdilerden, başı dumanlı dağlardan,
Çıkıp geldiler binbir sıkıntı ile, ezâ ile.
* * *
Mahzûndu, içliydi fakat görkemliydi bakışları.
Bir başkaydı, vakurdu, sevinçten ağlayışları.
Tıpkı bir ulu ırmak gibi, süzülüşleri, kıvrılışları, akışları,
Her mekâna işâretti ilmek ilmek, göznûru Selçuklu nakışları.
* * *
Bir şanlı mâzîden güne döşenen, bu muhteşem iz:
Billûr gözelerden akan sudur, pırıl pırıl tertemiz.
Nice kutlu seferlerle beraberce gelmişiz.
Asâlet, adâlet, mahâret ve cesâretten yana,
Bir şahdamarı gözleyerek gözlerimiz!
* * *
Birer aşk mîmârıdır, saran, şimdi, gönlümüzü,
Kılıç Dede, Seyyid Kutbiddîn, Îsâ Baba.
Asîl bir dâvâya harman ettiler de özümüzü,
Dâvet ettiler bizi, ilme, irfana, ahlâka, âdâba!
* * *
Kale Câmii, Kurşunlu, Vâlide Sultan, Hacı Hâtun, Hançerli, Yalı...
Okur müezzinler, kaç asırdır, minârelerinden mübârek ezânı.
Gül kokulu seccâdelerde alnım, sevdâlı,
Dinlerim huşûyla, Kur'ân-ı azîm-üş-şân'ı !
* * *
Kim bilir ne sırlarla doludur gariplerin sînesi!
Kim bilir, nelere şahittir Taş Han, Bedesten, Sadi Tekkesi!
Ve Eski Samsun'un süsü, Saat Kulesi...
Selçuklu'dan, Osmanlı'dan şahlanan, Türk sesi!..
* * *
Seyre daldım ummân gönülle, bu yerleri...
Hiçbir şey gelmedi bana ırak.
Buldum, muhakkak ki, özlediğim seheri,
Baktıkça coştum , târihi omzumda taşıyarak!
* * *
Her zerre, bu diyârda, bana ebedî vatandır;
Dokundum onlara, tek tek, imrenerek, severek, sevinerek.
Burada her güzellik, Selçuklu'dandır, Osmanlı'dandır!
Mübârek mi mübârek!
* * *
Ve son kez; bir muştulu haberle coştu ahâli:
Vahîmdi , hem de pek çok, memleketin hâli.
Karanlıktı istikbâli ve büyüktü vebâli.
Sarmıştı herkesi, melâli ezmek hayâli.
Büyük emeldi milletin selâmeti, vatanın istiklâli.
Kucakladılar, muhabbetle, Samsun'da, Mustafa Kemâl'i...
Çocuk, genç, ihtiyar...Kadın, erkek!
Vatan tek, bayrak tek, millet tek, ülkü tek!
Daha ümitli, daha arzulu, daha kararlı, daha azimli...
Ellerde ay-yıldız bayrak , haykırarak, kükreyerek!
Gökte şanlı Türk bayrağı , tek yürek!
***
Görkemliydi, yeniden göğeren bakışları!
Alnımda Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet nakışları!..