Hareket, insan ile Allah`ın bir terkibidir.
Nurettin TOPÇU
Türk toplumu tarihsel süreç içerisinde doğudan batıya doğru hareket halinde olan bir toplumdur. Bozkır kültürünün bir yansıması olarak değerlendirebileceğimiz bu yaşam mücadelesi ve tarzı Türk toplumunun kolektif kodları içerisinde hala bulunmaktadır.
Bozkır kültürü içerisinde verdikleri yaşam mücadelesinin neticesinde Türk Milleti hızı yakalamış ve bu sayede de güçlü bir yapıya ulaşmıştır. Çünkü bozkırda hayatta kalabilmenin, bozkır ortamındaki savaşlarda başarılı olabilmenin en önemli koşullarından birisi hızlı hareket edebilme becerisini kazanabilmektir.
Türk Milleti bunun için, atı evcilleştirmiş, hafif silahları ustalıkla kullanabilir hale gelmiş ve bütün bu mücadele sayesinde de hızlı hareket edebilme becerisi kazanmıştır. Yerleşik hayat içerisinde bile kışlak, yaylak anlayışı çerçevesinde bir yaşam tarzına sahip olan Türk kültürünü benimsemiş toplumlarda yine hareketli yaşam devam etmektedir. Bu anlamda da Türk toplumları için birer örnektirler. Bu yönüyle bile meseleyi ele aldığımızda Türkler, bir yerde sabit kalan bir toplum değildir. Hareketi, hareket halinde yaşamayı benimsemiş ve bunu da hem hayat tarzı haline getirmiş hem de bireyden topluma bu hayat tarzının izlerini her alanda görebilecek hale gelmiştir.
Miskinlik ve merkezden uzak bir yaşam tarzı, Türk kültürüyle yoğrulmuş topluluklar içerisinde pek bulunmamaktadır. Genel kanaat olarak da buna yönelen Türk topluluklarının milli kimlik ve yapılarının bozulduğuna yönelik işaretler olduğu ifade edilmektedir. Miskinliği işaret eden ve bunu tavsiye eden anlayışlara da iyi gözle bakılmamıştır. Miskinliğin bir işareti olarak tarif edilen Türk tasavvuf yapılarında bile bir hareketlilik vardır. Bu anlamda Türk tasavvuf geleneğinde bile miskinlik yoktur. Buna yönelik kitaplarda ve Allah dostlarının tavsiyelerinde miskinliği öven bir yaklaşım görülmemektedir. Aksine çalışmayı, hareket halinde olmayı öğütleyen yaklaşımlar bulunmaktadır. Yapılan ibadetlerin bile kendi içindeki üslubuna göre bir hareketlilik vardır.
Buna göre Türk kültür hayatının hangi boyutunda meseleyi ele alırsanız alın, ister dini, ister sosyal yapı itibariyle Türk toplumu hareketli bir toplumdur. Türk toplumu, hem birey olarak hem sosyal gruplar olarak hem de millet olarak hareketli bir toplumdur.
Türk Milleti tarihsel süreç içerisinde güçlü idareci ve düşünürlerin etrafında toplumsal genişleme sağlanmıştır. Toplumlar, Sosyoloji de Büyük Adam olarak tarif ettikleri insanların etrafında oluşan kitleler nezdinde anlamlı hale gelmişlerdir. Bu anlamda da Türk Milletinin içerisinde Büyük Adam tabirlerini taşıyan çok farklı kategorilerde bile olsa birçok şahsiyet vardır. Türk Milleti, kendi içinde devlet adamı, din adamı, bilim adamı, düşünür, sanat adamı, zanaatkâr vs… her alanda önemli şahsiyetler yetiştirmiştir. Türk tarihinin her bir bölümü ve sınıflandırmasında da bu Büyük Adamlar nezdinde ele alınmış ve Türk toplumları da bu Büyük Adamlar sayesinde anlamlı hale gelmiştir.
Büyük Adam olarak tarif ettiğimiz güçlü şahsiyetler, Türk toplumunun içindedir. Herkes bulunduğu yerin iklimine göre toplumla iç içedirler. Bu anlayışa uygun hareket edenler, toplumla iç içe olan Güçlü Şahsiyetler tarihsel süreç içerisinde başarılı olmuşlardır. Türk Milletinin yanında olan, Türk Milletine dokunan, Türk Milletine omuz verdiğini hissettirdiği oranda hem millet olarak Güçlü şahsiyetlerin yanında yer almış hem de millet olarak da kendini güvende hissetmiştir. Milletin yanına gidebildiği, milletin yanında olduğunu hissettiği güçlü şahsiyetlerle bütünleşmiş bir Türk Milleti, yeni bir medeniyet tasavvuru oluşturabilir. Çünkü daha önceki yazılarımıza da ifade ettiğimiz, büyük medeniyetleri kolektif iman oluşturur. Kolektif iman ise Türk Milletinde Güçlü Şahsiyetler etrafında bütünleşmiş olan bir millet ile mümkün olabilir.
Dolayısıyla Türk Milleti hem hareketi hem de güçlü olmak isteyen bir millettir. Yerinde duran, toplumdan uzak kalan, binaların içine hapsolmuş olanlar Türk Milletinin bu en önemli özelliklerini göremeyenlerdir. Hareketli ve güçlü olmayanların Türk Milletine verebileceği hiçbir şey yoktur. Güçten kastettiğimde, kendine güveniyorsan, toplumun içinde olacaksın… Gücünü meydana getiren inancını, birikimini toplumla paylaşacaksın… Milletin, sana dokunmasına izin vereceksin… Senin sofranda gönül rahatlığı ile oturabilecek… Bir akşam vakti çay oturmasına gidebilecek… Bir sabah namazında Hacı Bayramda yapılan dualarda cemaatle birlikte âmin diyebilecek… Güçlü olmaktan kastettiğimiz şeyin, bilek olmadığını anladığınızı düşünüyorum. Hareketli olacaksın, yani mücadele edeceksin… Gece uyumayacaksın, gündüz oturmayacaksın… Hem devlet meseleleriyle hem de milletin meseleleriyle ilgileneceksin… Milletin, sofrasında oturmayandan, milletin sahip çıktığı yerlerde görünmeyenlerin hem hareketli değildir hem de güçlü değildir.
Hareketli ve güçlü olmayanların da Türk Milletine hizmet edemez. Çünkü Türk Milleti aynı zamanda bütün bu yazdıklarımızı yaşadığını gördükleriyle beraberdir. Söz ile ifade edilen şeylerin Türk Milleti için çok fazla kıymeti yoktur. Hareketli ve güçlü olduğunu topluma göstermek gerekir.
Kısaca Türk Milletine hizmet etmek isteyenler hem hareketli hem de güçlü olmak zorundadır. Güç ise, bilekten değil, inanç ve imanın mücadele haline gelişidir. Hareketli ve güçlü olduğunu da Türk Milletine söz ile değil, davranışlarınızla belirtmeniz gerekmektedir. Türk Milleti, bu iki özelliğin sizde olduğunu gördüğü ve hissettiği oranda size olan yaklaşımı farklı olacaktır.
Selam ve dua ile…