Acelecilik, kudretlilerin değil, zayıfların işidir. (Nizamülmülk)
Referandum süreci yaklaşırken her kesim seçim sürecine ilişkin argümanlarını kullanmaya başladılar. Ancak bullanılan bu argümanların doğruluğu veya yanlışlığı üzerinden mesele yürütülmemektedir. Mesele sadece algı oluşturmaktır. Seçim sonuçlarının devlete ve millete yönelik neler getirebileceği ile ilgili bir öngörü ortaya konulamamaktadır. Bunun en önemli sebebi de referanduma götürülen 18 maddenin yeterince anlaşılamadığında yatmaktadır.
Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi anayasal süreçler hukukçuların eliyle dizayn edilebilir metinler değildir. Muhakkak sosyolojik bir arka planı olması gerekirdi. Ancak böyle bir hassasiyet Türkiye’deki birçok sosyal kurumlarda olduğu gibi, Türkiye’nin en önemli meselesi haline gelen anayasa mevzusunda da olmadığı görülmektedir.
Ortaya konulan anayasa taslağının tarihi, kültürel ve sosyolojik bir arka planı olmadığından dolayı taslak anayasa isteğe bağlı bir anayasa görünümündedir. Ancak bu konuda gelen eleştirilere yönelik, ortaya konulan savunmalarda, genel olarak bu bir anayasa değişikliği değildir. Devletin belirleyicisi olan hükümet sistemi üzerinde yapılan bir değişikliktir. Mevcut anayasal sistemde devleti, cumhuriyeti ve de ilkeleri belirleyen kurallarda değişiklik olmadığı ifade edilmektedir. Bu konuda MHP’nin seçim sürecinde kullandığı argümanlar için bir yoklar listesi yayınlamıştır. Bunun yanında devlet için, millet için evet sloganını kullanmaktadır. AKP ise seçim sürecinde belli maddeler üzerinden argümanlar geliştirerek, seçim kampanyası yürütmektedir.
Bütün bunlara gerekçe olarak da vesayet sistemi, darbeler ve Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları öne sürmektedir. Evet cephesinde, öne sürülen argümanların toplum tarafından hala anlaşılamadığı görülmektedir. Neden devlet ve millet için evet, neden partili Cumhurbaşkanı, neden yetkiler tek elde toplanıyor? Neden mahkemeler, siyasilerin insafına bırakılıyor? Partinin en ücra köşesindeki bir meselesi de dahil olmak üzere, devletin bütün mekanizmalarının tek bir elde toplanmasının yararı ne olacak?
Mesele yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılması ise, bu tartışma yeni değil… Bu makul olarak da değerlendirilebilirdi. Ancak ortaya konulan sistem sadece bunu ortaya çıkarmıyor. Bunun yanında birçok tartışmaları da süreç içerisinde devam edecek hale getiriyor.
Bugün toplum içinde korkuyla meseleleri takip eden ama kendini ifade edemeyen büyük bir kitle ile karşı karşıyayız. Hala meselenin ciddiyetini kavrayamamış, kararsızlık içerisinde olanlar, hatta hala metni okumayan büyük bir kitle ile karşı karşıyayız. Mevcut düzenlemenin olumlu taraflarının yanında, olumsuzluk yaratan meseleler yeterince tartışılamamış ve de anlaşılamamıştır.
Okuyan, düşünen, belli alanlarda uzmanlaşmış insanların kanaatlerini ifade ederken biraz daha ihtiyatlı olması gerekirken, onlarda kendini bu tartışmalardan soyutlamış durumdadırlar.
Bugün mevcut düzeni eleştirenler, yani parlamenter sistem, koalisyon ve vesayet eleştirileri getirenler, Türkiye’deki demokrasi mücadelesi içerisinde elde ettiği konumu unutuyorlar. 1946 yılından günümüze kadar toplumdaki demokrasi mücadelesi hep değer eksenli yürütülmektedir. Milletin kendisine ait değerlerin muhafazası üzerine şekillenmiştir. Kazanımlar da hep mevcut sistem içerisinden elde edilmiştir.
Sistemin kendi içinde meydana getirdiği arızalar da, zamanla ortadan kalkmıştır. Bugün 28 Şubat sürecinden ve onun getirdiği uygulamalardan bahsedebilir miyiz? Bugün 367 tartışmalarından bahsedebilir miyiz? Sistem içinde meydana gelen yani vesayet denilen yapıların engellemelerine rağmen millet, kendisine uygun olanı zaten tercih etmiştir. Ancak her türlü tartışmaya ve de engellemelere rağmen sistem makul, normal ve sürdürülebilir hale kendi içinde gelebilmektedir. Tabi ki bütün bu süreçlerin arkasında güçlü lider profilinin de etkisi vardır. Bütün bu kazanımlara rağmen sistemin yeniden tartışılmaya açılmasını başta muhafazakâr kitle olmak üzere kimse sorgulamıyor, sorgulayamıyor.
Değişen anayasanın tamamı değil ancak devlet ve millet hayatının bütününü etkileyecek olan bu değişikliğin yeterince tartışılamadığı ve de anlaşılamadığı görülmektedir. Böylesi karmaşık bir ortamda referanduma gidilmektedir. Özellikle yargı meselesi üzerindeki tartışmalar devam edecektir. Mevcut düzenlemede, özellikle HSYK yapısı ile ilgili düzenlemenin neye karşılık geldiği, devlet ve millet hayatında neyi güvence altına aldığına ilişkin bir açıklama, tasarıyı düzenleyenler tarafından yapılamamıştır. Bunun millet hayatında neyi nasıl etkileyeceği, hâlihazırdaki düzenlemeyle karşılaştırıldığında neler kazandıracağına ilişkin belirsizlikler devam etmektedir.
Bütün bu belirsizlikler içerisinde 17 Nisan tarihinden itibaren yeni bir süreç bizi beklemektedir. 1946 yılından beri devam eden Çok Partili parlamenter sistem 71 yıl sonra kendisini resetlemiş olacaktır. Mevcut sistemin kendi içindeki arızalar giderilerek bugüne gelinmiştir. Hala kendi içinde tartışılacak, arıza olarak görülen taraflar muhakkak vardır. Ancak bugün getirilmek istenen arızaya sebebiyet verilen hususları gidermek yerine, el yordamıyla, deneme yanılmayla görülecek bir sisteme geçilmesinin faturasını hep birlikte ödeyeceğiz.