Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun
Yunus Emre
Her sosyal grup, belli bir kültürel geçmiş üzerine varlığını sürdürme eğilimindedir. Geçmişin bugüne taşıdığı kültürel kodlar, her sosyal grubun tanımlanmasında ve gelecek kuşaklara varlığını intikal ettirmede önemli olan unsurlardır. Buna göre her sosyal grup, bu kültürel kodlar yani kimliği oluşturan unsurlar etrafında anlam kazanırlar. Her birey ve toplum üzerinde etkisi olan sembolik anlamlar ve bu anlamlar etrafında bütünleşmiş ve kolektif bir yapı haline gelen bütün sosyal yapılar için bu geçerlidir. İster siyasi, ister, sosyal, ister bir cemaat yapısı olsun… Kolektif bir yapı gösteren her sosyal grubun içerisinde, insanların zihinlerinde, hafızalarında yer etmiş olan semboller nezdinde bir kimlik oluşturulmaktadır.
Ülkücü kimliği de, böyle bir tezahürün ürünüdür. Yani Ülkücü kimliği, geçmişten bugüne kadar Türk’ün geçmişine hatıraları ile İslam ahlakının getirdiği unsurlar etrafında oluşan siyasi, sosyal ve kültürel temelleri olan bir kavramdır.
Buna göre Ülkücülük, birey ile toplumun etkileşimini esas alan, bireyi şahsiyet olarak gelişimini ve toplumu da kolektif iman etrafında bir arada tutmayı esas almaktadır. Yukarıda kısaca izah etmeye çalıştığımız sosyal grupların sahip olduğu kültürel kodlar gibi, Ülkücülerin de geçmişten bugüne taşıdığı kültürel kodlar vardır. Bu kültürel kodlara göre, her sosyal grup da olduğu gibi, Ülkücülerin bulunduğu sosyal grup/lar içerisinde de bu kültürel kodların yani Ülkücü kimliğini oluşturan sembollerin hem mensup olanların hem de Ülkücü olmayanların tarafından bilinmektedir. Örneğin, Ülkücü duruş, Ülkücü kişi, Ülkücü yaşantı, Bozkurt, Hilal bıyık, kafa tokuşturma, kurtpençesi tokalaşma vs. gibi genelde Ülkücünün dış dünyasını gösteren ve meseleleri yakından takip edenler tarafından da sembolik anlamları olan bir yaşam tarzını temsil etmektedir. Öyle ki, Ülkücülerin yaşam tarzına bakıldığında da, Müslüman bir Türk’ün, Türk Milleti’nin tarihsel bütünlüğü içerisinde oluşan alışkanlıkların, Ülkücü bir irade tarafından şuurlu bir şekilde yerine getirilmesidir. Bir Ülkücü, sahip olduğu semboller, durup dururken oluşturulmuş veya sadece Ülkücü harekete siyaseten gönül vermiş olanların geliştirdiği birer anlam bütünlüğü olarak karşımıza çıkmamaktadır. Ancak Ülkücülük, günümüzde Türk Milleti’ne ait bütün bu sembollere şuurlu bir şekilde sahip çıkmaya ve bugüne yaşayan ve gelecekte de yaşanması için rol modeller üretmiş bir harekettir.
Entelektüel birikim arttıkça, sembollere olan bağlılık da giderek azalmaktadır. Bu bütün sosyal gruplar için de geçerlidir. Sahip olunan sembollerden uzaklaşıldıkça, toplumun geneli tarafından sempati duyulacağına yönelik beklentiler ortaya çıkmaktadır. Bir aydın hareketi olarak da görebileceğimiz Ülkücülük, bir siyasi hareket olması nedeniyle de toplumun sempati ve teveccühünü de kazanmayı hedeflemektedir. Buna göre de geçmişten bugüne kadar oluşturulan Ülkücü kimliğe ait bazı özellikler sürekli tartışılmakta ve buna göre de Ülkücü harekete yön vermek için uğraşanlar, toplumun sempatisini kazanacak söylem, duruş ve semboller geliştirmeye çalışmaktadırlar. Böylece Ülkücü hareket, toplumun geri kalanı tarafından kabul edilmiş olacak ve nihai hedeflerden siyasi iktidara ulaşmak kolay olacaktır. Toplum tarafından antipati olarak karşılandığı görülen Ülkücüler, mafya tipli, siyah takım giyen, elde tespih mahallenin kabadayısı olarak tarif edilmektedir. Bütün bu özellikler terk edilirse toplumun geneli daha bir rağbet göreceği kanaati, Ülkücü aydınlar tarafından söylenmektedirler.
Ülkücülük, toplumun çok farklı kesimleri içerisinde, çok farklı duygular etrafında insanları bir araya getiren önemli bir kavramdır. Bunun içerisinde Anadolu’nun farklı yerlerinden gelenler, farklı meslek grupları içerisinde bulunanlar, bulunulan mekânın çok farklı kesimlerindeki insanlara da hitap eden bir yapıdır. Okuyanı da vardır, duygusu ile hareket edeni de vardır. Bu anlamda Ülkücülük, ortalama Müslüman bir Türk’ün yaşam tarzını temsil etmektedir. Ancak bir hareketin varlığını gösteren ve geleceğe taşıyan ise sahip olduğu semboller ve o sembollere yüklenen anlamlardır. Bu semboller tartışıldığı, içinin boşaltıldığı oranda da varlığını ve kimliğini kaybetmeye başlarsınız. Önemli olan semboller etrafında bilgiyi artırabilmektir. Ülkücü hareket, geçen zaman içinde sembollere olan bağlılığın giderek azaltıldığı, hatta önemsizleştirildiği ve bunun yerine (boyutu önemli değil) bilgi ve donanınım çok daha iyi olan yönlendirici bir kadro ortaya çıktı. Bu kadronun söylem ve yazılarında Ülkücü bakışı görmek mümkündür. Ancak Ülkücü duruş, Ülkücü bir yaşam tarzının ise tartışıldığı bir yapı haline gelmiştir. Unutulan şudur ki, bugün bir Ülkücü, Ülkücü duruş ve bir Ülkücü kimliğinden bahsediyorsak, geçmişin bugüne taşıdığı bir yaşam tarzı vardır. Gelecekte de bir Ülkücü insan tipinden bahsedeceksek, geçmiş ve bugünü de içine alacak bir yaşam tarzını birlikte ele almamız gerekecektir.
Ülkücüler, Türk Milleti’nin içinde yaşayan ve Türk Milleti’ne ait olan gelenekleri bir şuur etrafında yaşayan ve de yaşatmaya çalışanlardır. Entelektüel birikimin getirdiği Ülkücü aydın insan tipi, Ülkücüler de meydana gelebilecek değişimleri doğal sürecine bırakmak zorundadırlar. Bu anlamda da Ülkücüler, Türk Milleti’nin içinde, Türk Milleti’nin yaşam tarzını temsil edenlerdir. Ancak Ülkücü hareketin içerisinde olup da, özellikle Marksist grupların etkisinde kalıp Ülkücü harekete yeni bir tarz oluşturmaya çalışanların Ülkücü harekete katkı sağlamaktan ziyade, onun varlığından rahatsız olanlara şirin gözükmeye çalışanlardır. Şirin gözükmek için terk ettiğin, terk etmeyi arzuladığın Ülkücü yaşam tarzı aslında, bugün seni kıymetlendiren, anlamlı bir şahsiyet haline getiren unsurlardır.
Dış görünüş ne kadar önemsiz gözükse bile, sahip olunan Ülkücü ruhu içerisinde barındırdığını da unutmayalım. Bizim için makul olan ise bir Ülkücü için en önemlisi entelektüel birikim ve buna uygun ahlaki bir yaşam tarzıdır.
Selam ve dua ile…