Dostlar ırmak gibidir,
kiminin suyu az, kiminin çok.
Kiminde ellerin ıslanır yalnızca,
kiminde ruhun yıkanır boydan boya.
Hoca Ahmet YESEVİ
Günümüz toplumlarına yön veren en önemli yapılar, sivil toplum kuruluşlarıdır. Modernleşme sürecinin en önemli sonuçlarından birisi olan demokrasinin gelişiminde sivil yapıların önemli bir yeri vardır. Bu sivil yapılar, toplumun çok farklı kesimlerini farklı amaçlar etrafında bir arada tutan yapılardır.
Günümüzde demokrasi içerisinde varlığını devam ettirmek isteyen bütün siyasi yapıların bu anlamda sivil toplum kuruluşlarını dikkate almak ve sivil yapıların oluşturduğu sinerji ve birikimlerden mümkün olduğunca faydalanması gerekir.
Türkiye’de bu anlamda farklı ideolojik perspektiflerde olanlar içinde sivil yapılar kendi imkân ve birikimleri sayesinde kendince kamuoyu oluşturma özelliğine de sahiptir.
Bugün sivil toplum denilince akla gelen kurum veya kuruluşlara bakıldığında, günümüz demokratik gelişmeler göz önüne alındığında Türkiye koşullarında yeterli olmadığı görülmektedir. Özellikle gelişmiş Batı toplumları ile karşılaştırıldığında sivil toplum kavramının Türkiye’de ya bilinmediği ya da fonksiyonlarını yeterince yerine getiremediği görülmektedir.
Hâlbuki Türklerin tarihi boyunca ve özellikle Selçuklu ve Osmanlı tecrübesi göz önüne alındığında devletin yerine getirmesi düşünülen birçok faaliyeti vakıflar kanalıyla yerine getirdiği görülmektedir. Bu anlamda da Türk toplumunun sivil yapılar konusundaki tecrübesi oldukça eskidir. Klasik vakıf düşüncesiyle günümüz sivil yapıları arasında elbette farklar bulunmaktadır. Ancak toplumdaki etkileri göz önüne alındığında, sivil yapılar önemli sosyal yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumun sosyalleşmesi, sosyal bir varlık olan insanın belli sosyal grup/lar içerisinde varlığını sürdürmesi sivil yapılar sayesinde daha anlamlı ve fonksiyonel hale gelmektedir.
Günümüzde Türk Milliyetçilerinin de en büyük çıkmazlarından birisi de sivil toplum kuruluşları nezdinde kurumsal yapılarını, hem toplumun farklı kesimlerini kapsayacak şekilde hem de uzmanlık alanlarında rekabeti ve kaliteyi öne sürebilecek sivil yapıların çeşitlendirememesidir. Türk Milliyetçileri için sivil yapılar denildiğinde, Ocaklar, sendikalar ve belli başlı bazı vakıflar ele alınmaktadır. Ancak bütün bunlar günümüzün sivil toplumunun karşılığı değildir. Erol Güngör’ün tabiriyle, halka dayanan bir hareket olması nedeniyle milliyetçilik, demokratik süreçlerin işletilmesini zaruri bir ihtiyaç olarak görür. Demokratik süreçlerin de en önemli unsurlarından biriside, şüphesiz sivil toplum kuruluşlarıdır. Buna göre günümüz koşullarında Türk Milliyetçilerinin sivil milliyetçiliği geliştirebilmek adına, sivil toplum kuruluşlarının yaygınlaştırılması gerekir. Ancak bugün Türk Milliyetçiliği dar bir yerde sıkışıp kalmış ve hareket kabiliyeti kısıtlanmıştır. Bununda en büyük sebebi Türk Milliyetçiliğine gönül verenlerin gündelik politik meseleler içerisinde kendilerini politize etmeye yönlendirilmiş ve özendirilmiş olmasıdır. Türk Milliyetçilerine ait birçok sivil yapılar, yardım kuruluşları vs. var. Ancak bütün bunların toplumdaki karşılığına bakıldığında bir karşılığının olmadığı görülmektedir. Çünkü bu yapılar gönüllü bir sivil yapılar olmaktan ziyade, siyasi beklentilerle hareket edilen yerler haline gelmesindendir.
Sivil toplum kuruluşlarının en önemli özelliği, sahip olduğu insan kaynaklarını doğru kullanarak, bilgi, birikim ve mekân olgusunu birleştirme özelliğine sahiptir. Bu anlamda da var olan ve ortaya konulması düşünülen sivil yapıların uzmanlığa dayalı olması gerekmektedir. Hem kişinin sahip olduğu meslekî bilgi ve becerileri kullanabileceği hem de gönüllü olarak sorumluluk alabileceği sivil yapılar oluştuğunda fikri yapı daha dinamik ve işlevsel hale gelebilir.
Türk Milliyetçiliğinin dışındaki tüm siyasi ve sosyal yapıların sahip olduğu imkânlar ve sivil mekanizmalar göz önüne alındığında günümüz şartlarının özelliğini taşımadığı görülmektedir. Kapalı, tepeden emri vaki ile kurulmuş ve siyasetin izin verdiği ölçüde faaliyet gösterebilen yapılar, sivil olma özelliğini kaybeder. Ancak demokrasi içerisinde Türk Milliyetçileri mücadele edeceklerse, demokrasinin en önemli yapı taşlarından olan sivil yapıların önünü açmak zorundadırlar. Ortaya konulacak sivil yapıların da kişinin yeteneklerini ortaya koyabilecek ve toplumun çok farklı kesimlerini farklı amaçlar etrafında bir arada tutabilecek ve bu anlamda da toplumun ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yapabilecek mekanizmaları geliştirebilmesi gerekir.
Bütün bunların yani sivil yapıların geliştirilememesinin diğer en önemli sebeplerinden birisi de, fikri ve siyasi yapıya yani kendine güvenememekten kaynaklanmaktadır. İnsanların ehil olarak ortaya çıkması ve var olan düzen içerisinde meslekî bilgi ve becerilerinin kullanıldığı yapıların kontrol edilemeyeceğine yönelik olumsuz tutum ve davranışlardan kaynaklanmaktadır. Hâlbuki sivil yapılar olmadan demokratik süreçlerde başarılı olmanız ve bu başarıyı kalıcı hale getirmeniz mümkün değildir.
Gönüllü kuruluşlar ve meslekî bilgiye dayalı uzmanlık gerektiren sivil yapıların çoğaldığı siyasi yapılar günümüz demokratik süreçlerde daha dinamik hale gelecektir. Ancak sivil toplum yapıları klasik bir sivil yapılar olmasından ziyade, bireyin meslekî bilgi ve becerilerini kullanabildiği ve bunun yanında fedakârlık ve sorumluluk bilinciyle hareket edebildiği ölçüde birey sivil yapılar içerisinde varlığını gösterebilir. Ancak Türk Milliyetçiliğinin bu anlamda bir sivil yapılardan ziyade, siyasi kaygılarla varlığını sürdürme eğiliminde olduğu görülmektedir. Bu da belli sivil yapılar içerisinde varlığını sürdüren bireyin daha nitelikli çalışmalar yapmasından ziyade politize olmasına sebebiyet vermektedir.
Günümüzde sivil yapılardan beklenen ise ihtisasa dayalı çalışmalar yapabilmesidir. Çünkü günümüz dünyası artık giderek uzmanlaşmaya dayalı bir bilgi akışı ile sürdürülmektedir. İnsanlar sivil yapıların içerisinde gönüllü olarak sorumluluk alacaklarsa, kendi sahip oldukları bilgi ve becerileri de daha etkin kullanabilecekleri sivil yapılar içerisinde varlığını sürdürmeleri gerekir.
Anadolu’nun Türkleşmesindeki en önemli unsurlardan birisi Kolonizatör Türk Dervişleridir. Kolonizatör Türk Dervişlerinin ortak özelliği hepsi gönüllü olmalarının yanında birer meslek ve ilim erbabıydı. Dervişlerin sahip oldukları meslekler de rastgele seçilmiş meslekler de değildi. Dönemin gözde ve toplumla iç içe olabilecekleri mesleklere yönelmişlerdir. Ve aynı zamanda da ilim sahibi şahsiyetlerdi. Değirmenci, somuncu, çarıkçı vs… gibi meslekler sayesinde toplumun içine girmişler ve Yesevi’den beri devam edegelen ilim anlayışı ile küçük sohbet grupları oluşturulmuştur. Dervişlerin geneli, çok fazla aşikâr olduklarını düşündüklerinde, yerlerine yetiştirdiği bir halife bırakarak, bulundukları yerlerden uzaklaşıp, başka yerlere göç etmişlerdir. Bir derviş vefat ettikten sonra, dervişin yaşadığı yerler ona sahip çıkmış ve Anadolu’nun çok farklı yerlerinde aynı dervişe ait mezarların olduğu görülür. Çünkü her bir yöre halkı dervişe sahip çıkmış, ona vefa göstermiş ve onu unutmamıştır.
Bu anlamda geçmişe ait Kolonizatör Türk Dervişlerinin uygulamaları, Selçuklu ve Osmanlı vakıf sistemi de dönemin koşulları içerisinde birer sivil toplum yapılarıdır. Günümüzün Alperenleri de bu aşk ve anlayış içerisinde sivil yapılar içerisinde görev almalıdırlar. Sivil yapılar birey için rastgele veya politik nedenlerle katıldığın yerler olmamalıdır. Bireyin bilgi ve becerileri ile sahip olduğu Türk İslam Ahlakıyla, topluma yönelik daha nitelikli ve kalıcı çalışmaları yürütebileceği sivil yapılar oluşturulmalı veya böylesi sivil yapılara katkı sağlanmalıdır.
Türk Milliyetçiliği, gelecekte yeni bir medeniyet tasavvuru oluşturacaksa, bunun için en uygun zemini sivil toplum yapılarıdır. Gündelik siyasi meselelerden uzak bir şekilde meseleye yaklaşılmalıdır. Sivil yapılardan gündelik siyaset çıkmaz ancak uzun vadede ahlakın, erdemin, fedakârlığın, hoşgörünün, yardımseverliğin, sevginin ve sadakatin giderek arttığı, akıl ve bilginin önemsendiği bir toplum meydana çıkar. Böylece kolektif şuur da gelişecektir. Bu anlamda da sivil toplum kuruluşları toplumsal ahlak, kolektif iman gibi medeniyeti oluşturacak en önemli unsurların gelişmesine önemli katkılar sağlayacaktır.
Beklentimiz odur ki, herkesin sahip olduğu ilgi ve yeteneklerini ortaya koyabileceği sivil yapıların içerisinde görev almalarıdır. Kimisi bilgisiyle, kimisi hizmetleriyle, kimisi de dinlemek için katkı sağlayacaktır… Bireyin sahip olduğu donanım ne olursa olsun, kendisini ifade edebileceği ve bir sivil yapı muhakkak bulabilir, bulmalıdır.