Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: “Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.” (Tirmizî, Zühd 43 )
Dünyevi hırsların, insanın manevi dünyasına nasıl bir zarar verebileceğini anlatan bu hadis günümüzde de geçerliliğini koruyan derin bir gerçekliği ifade eder. "Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir." sözü, mal ve mevkiye düşkünlüğün, insanın ruhani dünyasına verdiği zararı çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Bu, sadece bireysel bir yıkım değil, aynı zamanda toplumsal bir çöküşün de habercisidir.
Mal ve Mevki Hırsı: Manevi Boşluğun İşareti
İnsan, yaratılış itibarıyla hırsın ve tamahkarlığın cazibesine kolayca kapılabilir. Bu, özellikle mal ve mevki gibi dünyevi değerler söz konusu olduğunda daha da belirginleşir. Ancak bu hırs, insanı içsel bir tatminsizliğe, ruhsal bir doyumsuzluğa sürükler. Elindekinin değerini bilmeyen, daima daha fazlasını isteyen insan, manevi anlamda bir çölde yolunu kaybetmişe döner. Paylaşmanın hazzını tatmayan, başkalarının mutluluğundan sevinç duyamayan kişi, zamanla kendi iç dünyasında bir yalnızlığa mahkûm olur.
Geçici zevkler...
Mal ve mevki hırsı, insanın dünyaya bakış açısını da zehirler. Dünyevi değerler, göz kamaştırıcı bir parlaklıkla ön plana çıkarken, maneviyat solgun ve önemsiz görünmeye başlar. Bu, bireyin yaşamındaki önceliklerin değişmesine, manevi değerlerin ikinci plana atılmasına yol açar. Dünya hayatının geçici zevkleri, ebedi huzurun ve mutluluğun yerini alır. Kişi, bu düş kırıklığına uğratan dünya için ahireti göz ardı eder hale gelebilir.
Manevi Doyumun Yolu: Şükür ve Paylaşım
Manevi bir doyuma ulaşmanın yolu, şükürden ve paylaşımdan geçer. İnsan, sahip olduklarının kıymetini bilip şükrettiğinde, ruhen bir hafifleme ve huzur hisseder. Başkalarıyla paylaşmanın verdiği mutluluk, dünyevi her türlü kazançtan daha kalıcı ve doyurucudur. Bu, aynı zamanda insanın kendisiyle ve çevresiyle barışık bir hayat sürmesinin de anahtarıdır.
Dünyevi Hırsın Esareti veya Manevi Huzurun Özgürlüğü
Seçim, her bireyin kendi elindedir: Dünyevi hırsın getirdiği geçici tatminlerin peşinde bir ömür tüketmek mi, yoksa manevi huzurun ve doyumun getirdiği ebedi mutluluğu aramak mı? Bu yolculukta, mal ve mevkiye olan düşkünlüğümüzü terk edip, manevi değerlere yönelmek, hem bireysel hem de toplumsal anlamda bir yenilenmeye kapı aralayabilir. Unutmayalım ki, gerçek zenginlik, maddi birikimlerde değil, ruhsal doyumlukta gizlidir.
Buluşmak dileğiyle hoşça kalın.