Hoşgör sen âlemi cihanı, hoşgörür âlem cihanı seni...
Toplumsal yapı ve kişisel zarafet, karakter yansıması saygının en sağlam temeli gibi geniş bir yelpazeye hoşgörü denir. Tevazu ve alçakgönüllü, ön yargısız, sevgiyle bakmalı, her kelamını düşünerek incitmekten korkarak sarf etmelidir.
Ailevi Hoşgörü
Öncelikle hoşgörü aile içinde başlar. Yuva içinde şefkat ve hoşgörü, hata aramak yerine hata kapatmak, söz ile tebessüm etmek değil mi hoşgörü?
Yüreğe bir demet çiçek sunmak...
Eşler birbirine hoşgörülü olduğunda yetiştirilen çocuklar ve gelecek için bir temel atılmış olur. Tam aksi durumda, kaba ve keskin fikirleri olan çocuklar yetiştirilebilir. Bu önce aileye, sonra çevreye ve topluma tahammülsüz çocuklar bırakır. Zincirleme tüm duyguları alır götürür, hoşgörüsü olmayan insan çok yorulur, gün gelir bitap düşer.
Bazı kapılar çalmadan açılmaz; kapıyı açan tokmak, yani nasıl çaldığınızdır asıl mesele. Kapıyı tekmeleyerek çalarsanız kapılar açılmaz, naif bir üslupla çalarsanız sonuna kadar açılır.
Aile birbirine emanet ve aynadır. Yaradan'dan ötürü sünnet üzere yapılan evlilikler ve yine Yaradan'ın lütfu olan çocuklar, hoşgörüyü ilk kural, hayat felsefesi, yön bulucu, gönül alıcı, ayak izi gibi benimsemeli ve hayatının, lisanının temel taşları yapmalıdır.
Eğitimde Hoşgörü
Öncelikle eğitim, öğretim ailede başlayıp okulda devam eder. Hoşgörülü bir eğitimci, hoşgörülü bir öğrenci, saygı ve lisan burada da önümüze çıkacak ilk kural: güzel bakmak, güzel görmek, güzel konuşmak ve öğrenmek, öğretebilmek.
Eğitim, hayat tarzının ve kişinin belki kendini keşfetmesi, tanıması yani biraz da olsun pişmesi demektir. O yüzdendir ki eğitimci, mezun verirken hayata bir çiçek bırakmalı. Bırakmalı ki hoşgörü ile bakabilmeli her birey, yön olmalı ideallerine, harman olmalı, insanlığa şifa olmalı.
Lisanı şifa, lisanı zehir insanı rezil de eder, vezir de; dili...
Toplumsal Hoşgörü
Toplumsal bir sorun belki önyargılar, kati yaklaşımlar, yumuşak huylu olamamak, hoşgörülü yaşayamamak. Öfke kontrolü olmayan, son sürat giden bir araç gibidir. Hakimiyet şofördedir ama kaza kaçınılmazdır.
Çevre ve hoşgörülü bakış kalbi yumuşatır; bir insan kazanmaya, bir gelecek altyapısına, topluma nasıl duyarlı bir insan olabilirim, topluma faydam, zararım nedir diye düşünmek gerek. Meyve vermiyor diye ağacı taşlamalı mı, gölgesinde oturup dinlenilmeli mi, yoksa doğaya sağladığı faydalara saygı gösterip hoşgörülü olmak zorunda mı olmalı?
Kişi kendine sorular sormalı sık sık: "Ben neyim, nasıl biriyim, topluma yeterince hoşgörülü, saygılı mıyım?" Toplumun değer yargıları herkesin dilinde, elinde ziyan olurken ben "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" fikrine mi sahip olmalıyım, yoksa taşın altına elimi koyan mı?
Hoşgörü zincirleme bir duygudur ki olmazsa enkaz, olursa başyapıt olur. Düşünün ki bir insan kazanmışsınız, bir hayata dokunup sevgi çiçeklerini sulamışsınız, sayısız bahçeniz var. Hoşgörülü davranmadığınız her bedeni ölüden, her lisânı boş lakırdıdan saydığınız heba ettiğiniz yıllar demek.
Toplumsal hoşgörü zaferdir vatana, millete, geleceğe. Saygının olmadığı toplum yok olmaya mahkumdur. Hoşgörünün olmadığı toplum insanlık üzerine atılan bir toprak gibidir.
Kusur aramak yerine, takdir etmeyi, özür dilemeyi, teşekkür etmeyi görev bilmek; tanıdık, tanımadık demeden kendine nevi şahsına münhasır olmayı, dokunduğu yüreği sulamayı, yeşertmeyi bilmek gerekir. Arkasında, çevresinde kadim olabilmeli; tuttuğu balık için oltaya değil, denize değil, bunları bahşedenin varlığını her an, her saniye hatırlatmalı kendine. Hatırlatmalı ki yön olabilsin, hoşgörünün bir ödül değil kural olduğunu, topluma hizmet etmenin bir ahlak, bir kulluk vazifesi bilincini diri tutabilsin.
Trafik ve Toplu Taşıma
Toplu taşıma ve trafik, hoşgörünün olması gereken en elzem yerlerdir. Toplu taşıma, her bireyin ortak kullanım alanıdır ve kimseye özel değildir. Giyinme ve konuşma açısından dikkat edilmesi gereken insan bütünlüğü açısından önemli bir yere sahiptir.
"Buyrun, alır mısınız, inebilir miyim, teşekkür ederim, günaydın, iyi vakitler" gibi sözleri çokça duymamız gereken yerlerdir aslında. "Benden önce bindi, benim yerime oturdu" gibi serzenişler hoşgörünün katilidir.
Bırakın çevrenizle savaş vermeyi, ben ne yapabilirim zihniyetinde ilerleyin. Kendini kusursuz görmek, kusurlu olmanın en büyük alametidir. Sözleriniz "rica etsem, eksik olmayın, sevgiyle kalın, hürmetler, lütfen, selametle, buyurun, tabii ki, ortak noktada buluşalım, önce sizi dinliyorum" gibi ifadelerle hemhal olsun. Kelime lügatınızda hoşgörü ve saygı ilk anahtar başlık olsun.
Sosyal Medya ve Hoşgörü
Öncelikle hızla büyümekte olan sosyal medya kullanımı tamamen yanlış anlama ve yanlış kullanım üzerinedir. "İnsanlığa faydası olmayanı ölülerden say gitsin" (Hz. Ali)
Bir amaca bağlı yaşamalı insan, dokunmalı hoşgörülü ve saygılı ne kadar ışık saçarım, nezaket kuralları, hoşgörü göstererek kimi, neyi düzeltebilirim.
Yazarım, video çekerim veya izleyici, dinleyiciyim; bunları yaparken kendimi mutlu etmek adına mı yapıyorum, insanlığa ne kadar faydalıyım sorusunu sormalı kişi kendine. Neler yapabilirim, idealist bir geleceğe hoşgörülü nasıl dokunurum?
Hoşgörü insanı gittiği her yerde sultan yapar, dokunduğu her yerde çiçek açar, dem alır; her güzellik kaybedilen değerler yeniden kazanılır.