Gözleri görmeyen birine "gör" diyemeyiz ama yüreğiyle hisseder, diliyle yıkar geçer. Görmek değildir elzem olan; hissetmek ve anlamaktır.
Baktığın deniz ama yüzmeyi bilmiyorsun, baktığın yeşillik lakin manzara çizemiyorsun.
Manzara bazen insanın sevdiği kadardır.
Bütün kainat bir manzara ve muhabbet, aşk üzerine kurulmuşken tartışmalar, yarışlar, kazanmak uğruna renkleri gözleri ile izlemek, yüreği gökkuşağından gizlemek gibi bir şey.
Kuyumcunun vitrini gibidir insanoğlu; ham altın değer ve ayar düşüklüğü için işçilik gerektirir.
En zor şartlarda işlenir; değeri paha biçilemez olanı da vardır, ayarı düşük olanı da, ama altın oluşundan hiçbir şey kaybetmez.
İnsanın yaradılışının özünde manevi değerler kusursuz işlenmiştir, şüphesiz.
Doğumdan ölüme kadar mücadele ettiği hayat serüveni, kişinin rengidir.
Yalan bazen beyaz derler; yalanın beyazı, siyahı olmaz. Söyleyeni, dinleyeni, inananı farklı renge boyamaya benzer.
Mavi gökyüzü kimine göre beyazdır, kimine göre puslu bir gri...
Değişir mi mavinin asaleti? Kuşlar uçmaz mı rengini beğenmedi diye?
Acaba görmek istediği rengi mi görüyor insanoğlu? Altın sarısı güneşi zifiri mi görmek istiyor?
Her insanın yaşadığı zorluklar, kırgınlıklar olabilir ama değeri ve gücü azalmaz; tefekkür sebebidir.
Tıpkı kırık bir testi gibi, insanın dış görünümü ve yaşadığı acılar, içindeki güzellikleri taşımaya engel değildir.
Yani görünüş değil, içindeki kendinin bile göremediği rengin gücüdür.
Her bireyin içinde, nevi şahsına münhasır bir potansiyel vardır.
Bunu anlamak için, gerçek bilgi ve ilme ihtiyaç vardır.
Bazı insanlar baldan tatlı konuşur, bazıları zehirden acı... Bilemezsiniz. İşte renk körü dediğimiz olay budur. Duymak istediğini alır insan; yalan veya yanlış hoşuna gider, ruhunu okşar.
Dil bir araçtır; işte bütün renkler orada gizlidir.
Gözler de bu renkleri görmeye yarar.
Akıl süzer, yürek gerçeği bulur.
Tefsiri net olan şeyler, rengi değişmeyen manzaralar vardır.
Varsayalım istediğimiz renk yaptık bazı şeyleri, sırf görmek istediğimiz gibi... İlk yağmurda özüne döner. Ve bu değişmez gerçek, yol ayrımıdır; toplumsal veya kişisel ilişkilere verilen değer asla renk değiştirmez ve değişmez.
Yürek Ne Renktir?
Yüreğin rengi, eğer görebilir ve hissederseniz, hiç değişmez. Sizi gerçekleri görmenize neden olan duygular orada gizlidir.
Yüreğinizi çok sevin ve ona sorun: "Kimim ben? Bu içimdeki duygular insan olmama yeter mi?"
Ben kimim? Arayış içinde kaybolan, sadece ismimden ibaret bir heykel mi?
Yoksa bir muamma mı?
Bana dünyaya gelirken bahşedilmiş en güzel duyguların katili mi?
Kimim ben? Gayem nedir? Yolum, arkadaşlarım, sevdiğim bende gördüklerine değer miyim?
Görenlere manzara mıyım yoksa güneş gibi ısıtan mıyım?
Tek renk miyim, yoksa beni görenlere soru işareti bırakan, ne renk olduğu anlık değişen bir yansıma mı?
Kimim ben? Faydalı bir birey mi?
Yoksa kendimi panayır gibi gören bir dönme dolap mı?
Üşüyorum derken yaşamanın yanan yanı mı, gül koklayıp kaktüse müptela olan mı?
Ne renk olduğunuzu bulana kadar sorun.
Ve en derin manzarayı çizin.
Akıl Ne Renk?
Akıl gri bir renge sahiptir; hiçbir zaman net olmaz. Arafta kalan bir arayış içinde, gerçek rengini arar ömrü boyunca. Ne gariptir ki bazen çok beğenir, bazen de veryansın eder. Çünkü birçok fikre açık bir kaleme sahiptir; yazar bıkmadan, çizer görmek istediği kadar ama hissedemez.
İnsan, aklıyla hareket ettiğini zannederken yüreğinden gelen sayısız renk cümbüşüne yenik düşer.
Aşk deryası bunun güzel bir örneğidir.
Neydi aşk? Görmek istediğimiz mi? Sevmek istediğimiz mi?
Eğer insanoğlu gerçekten görebilse, aşk vazgeçilmez bir mücevherdir.
En beyazından ara sıra değişen renkler (tartışmalar) beyazı katiyen değiştirmez. Çünkü yürek ve akıl, fikir, zikir değişmez.
Yalan Siyahtır
Neden mi?
Tek renktir ve değişmez. Ama insanlar onu da görmek istediği gibi görür ve söyleyen kişi kendini ikna eder: "Evet, yalan söyledim; söylemezsem hayatım ve kişiliğim karanlık olur."
Oysa ağır bir yüktür; zindan karanlığıdır.
Doğru bir defa söylenir, renk belli edilir.
Yalan, sonu gelmeyen, sürekli boyanması gereken, hiçbir anlamı olmayan yorucu bir resimdir.
Kişinin hem aklını hem yüreğini ele geçirir.
Bakmayın, görün.
Hissetmeyin, öğrenin.
Yarışmayın, gayenize koşun.
Sevin ama sevilin.
Sükut edin, tefekkür ettiren.
Durun, dinleyin, dinlenin ama fikriniz güneş olsun.
Okuyun, anlayın, anlatın ama ilmi olsun.
Bayrak gibi tek renk olun; değiştirmeye kimsenin gücü yetmesin.
Asalet ve saygı renginiz olsun.
Kızın, küsün lakin gönül koymayın.
Uzaklaşın, mola verin, nefret etmeyin.
Gök mavi, yer yeşil, toprak kahve... İnsan fidan, gül ekin, misk kokun; şifa olun, dert değil.
İnsan olmak bir fotoğraf karesi değil; kul olmanın hakkı olsun.
Ceza, bela... Durun, düşünün.
Aklın yetmediği yerde yüreğe danışın.
Tebessüm ettireni bulun.
Kırmayın, dökmeyin.
Gerekirse duvara asın; bazı manzaralar izlemeye değer.
"Fikri cevher olanın, zikri cevahirde işlenir."
Mücevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez, ne farkeder kör insan için camda bir elmasda, sana bakan kör ise sakın kendini camdan sanma... Kıymetli hocam yüreğinize sağlık iyiki varsınız kutluyorum
Üzerinde düşünülmüş, harika bir yazı olmuş. Sizin gibi yazılarınız da gül kokuyor hocam ❤️ var olun inşallah ????