Sosyal medya, tüm dünyayı kasıp kavuran bir fırtına ve biz de bu fırtınanın içinde kaybolmuş bir toplum olarak perişan durumdayız. Küçücük çocuklar bile kontrolsüzce dolaşıyor, insanlar kendilerini ve hayatlarını pazarlık malzemesi yapıyor, aileler ise bir arada vakit geçirmeyi unutmuş halde.
Günümüzün sosyal medya kullanımı, özellikle gençler üzerinde, her gün gördüğümüz ve duyduğumuz, olumsuz etkiler yaratıyor. Ne yazık ki, aile bağlarını zayıflatan, gerçek insan ilişkilerini çökerten ve genç zihinleri zehirleyen bu mecra, toplumsal çöküşümüzün mimarlarından biri haline geldi.
Bu denli ciddi bir tehdide karşı, devletimiz nihayet bir adım attı ve sosyal medya kullanımına yönelik kısıtlamalar getirildi. Bu cesur ve doğru karar, toplumun ahlak ve değerlerini koruma adına bir zorunluluktu.
Çok daha önce yapılması gereken bu hamle, toplumun sağlıklı bir geleceğe doğru ilerlemesi için kritik bir adımdır. Eğer toplumun edep, ahlak ve birlik gibi temel değerlerine zarar veren bir şey varsa, buna hep birlikte karşı çıkmak ve sonuçlarını sabırla beklemek her vatandaşın görevidir. Bu, yalnızca devletin değil, bireylerin de sorumluluğudur.
Mangalda Kül Bırakmayanlar Ateşi Harladı
Şimdi çıkmış birileri, sosyal medya kısıtlamalarına karşı yaygara koparıyor. Bu platformlar, fenomenlerin ve influencer’ların sahte hayatlarını sergileyip para kazandığı, gençlerin hayal dünyasını sömürdüğü bir bataklık değil mi?
Kolay yoldan köşeyi dönme sevdasına düşmüş bu kesim, yasaklara rağmen hâlâ nasıl kullanabiliriz diye kıvranıyor. Bu insanlar, VPN ile erişim sağlayıp "Biz ne olacağız?" diye sızlanmaya başladılar bile. Sorun şu ki, toplum olarak bu kısıtlamaları alkışlamamız gerekirken, hâlâ direnç gösterilmesi gerçekten düşündürücü.
Çok açıktır ki sosyal medya, birçoğumuz için bir kaçış yolu haline gelmiştir. Gerçek hayatta yüzleşmekten korktuğumuz tüm sorunlardan kaçmanın kolay bir yolu. Ancak, bu kaçışın sonu, toplumsal değerlerin kaybolması ve ahlaki çöküş olacaktır.
Sosyal medya üzerinden kazanılan ün ve para, sahte bir dünyada geçici bir tatmin sağlamaktan başka bir işe yaramaz. Bu nedenle, sosyal medya kısıtlamalarını eleştirenler, aslında toplumu bu tehlikeden korumak için atılan adımlara karşı durduklarını anlamalıdır.
Saygı Mecburi İstikamet
Düşünsenize, savaşın ortasında elektriksiz, susuz, bombalar altında yaşamaya çalışan Kudüs halkı bizi duysa, "Aklınızı mı yitirdiniz?" diye bakmazlar mı? Sosyal medyanın kontrolsüz kullanımı sadece bireylere değil, ülkemize de zarar veriyor.
Ülkemizin geleceği için sağlam temeller atmak istiyorsak, kendi sosyal ağlarımızı geliştirmemiz şart. Türkiye, bilgi aktarımı, eğitim ve araştırma, sağlık, yabancı dil ve din eğitimi konularında ileri düzeyde profesyonellere sahip. Pekâlâ, kendi sosyal ağımızı kurabiliriz.
Eğer bu yapılmıyorsa, sosyal medya kullanımını düzenlemek için acilen yasal düzenlemelere ve uzman danışmanlara ihtiyacımız var. Sosyal medya, birkaç çapulcu yüzünden kapatılamaz.
Zararlı kullanımlar kadar, başarılı işlere imza atan eğitimciler, gazeteciler, yazarlar ve basın yayın kanalları da var. Ancak, eğer toplumu ilgilendiren bir uyarı yapıldıysa, bu uyarıya herkesin saygı duyması şart. Genç beyinlerimizi teşvik ederek, kendi ülkemize ait paylaşım ve bilgi aktarımı siteleri kurmalı ve bu alanda öncü olmalıyız.
Geleceğe Sahip Çıkmak
Geleceğe sahip çıkmak, öncelikle değerlerimize ve kültürümüze sahip çıkmakla başlar. Sosyal medyanın kontrolsüz kullanımı, bu değerlere en büyük tehdittir. Toplum olarak kendi değerlerimize sahip çıkmanın ve bunları korumanın zamanı geldi de geçiyor.
Kendi sosyal ağımızı kurarak ve bu ağ üzerinden bilgi aktarımı yaparak, daha güvenli ve sağlam bir gelecek inşa edebiliriz. Bu değişim için adımlar atılmalı ve toplum olarak buna destek vermeliyiz. Geleceğimizi başkalarının ellerine bırakmamalıyız; kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz! Eğer bu adımları atmazsak, sosyal medya batağında boğulmaya devam ederiz. Uyanma vaktimiz geldi!
Sonuç olarak, sosyal medyanın kontrolsüzlüğü, ahlaki ve toplumsal değerlerimizi tehlikeye atıyor. Geleceğe sağlıklı bir miras bırakmak istiyorsak, bu konuda cesur adımlar atmalı ve kendi sosyal ağlarımızı kurarak, bilgi akışını kontrol altında tutmalıyız.
Ülkemizin genç beyinleri, kendi sosyal medya platformlarını geliştirebilecek kapasiteye sahip. Onları teşvik etmeli ve desteklemeliyiz. Sosyal medya bağımlılığının bizi nasıl körelttiğini fark edip, bu tehlikeden kurtulmalıyız. Kendi değerlerimizi koruyarak, daha iyi bir gelecek inşa etmenin yolunu bulmalıyız.
Her şeyin başı, kendi kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkmakta yatar. Uyan ve harekete geç, çünkü geleceğimiz buna bağlı.
Kıymetli yazar şair Amine hocam güncel ve güzel bir konuyu fevkalade detaylandırmışsınız yüreğinize sağlık
Biz ülke olarak daha güzelini hak eden bir milletiz ama bu millet nerde kadının biri yemek yesin diye ona yemek ismarlayam ama sokakta aç kalan birine yüz çeviren bir toplum olduk soyunmaya medeniyet sahte din tuccarlarina hoca tarihi bilmeyen tarihçi Atatürku bilmeyene Atatürkçü dedik nerden öğrendik sosyal medyadan rezillikler büyüdü para kazanmaya saygınlık dedik dedik dedik durduk ne oldu instagaramin taraflı ilkesinin sahteliklerin diz boyu olduğunu gördük şimdi toplum şunu düşünmeli tek dişi kalmis canavar olan medeniyetmi yoksa insanlık ahlakmi diye tabiki istisnalar hariç ama bakiyorumda sanki damarından kan çekilmiş ceset gibi delirmiş durumda insanlar Instagram diyorlar birazcikta öz degerlerimize dönüp bakalım bakın İsrail insanlık dışı suç işliyor siz Instagram için deli oluyorsunuz şimdi kimde medeniyet kimde insanlık kalmış sapkalar önlere koyulsun dusunulsun hocam teşekkürler
Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş