Toplumun problemlerine dair elimden geldiğince, kıt aklım yettiğince zaman zaman boş zamanlarımda yazılar yazıyorum; meseleleri gündeme taşımaya çalışıyorum, haksızlıkları, çarpıklıkları, yozlaşmayı, empati eksikliğini dile getiriyorum. Ancak her şey "aynı tas, aynı hamam" devam ediyor.
Bu durum, kalemimi kırma noktasına getiriyor beni: "Yazmaya devam etmenin anlamı var mı?" sorusu zihnimi kurcalıyor. Sonra yazma konusunda tecrübeli duayen bir abim sen eğitimcisin her konuda yazmalısın, toplumu bilinçlendirmelisin bir gün gelir okurlar yazılarını dört gözle bekler hale gelir sözü aklıma geliyor ve hemen kendime şu soruyu soruyorum: "Eğer yazmazsam, sessiz kalırsam, ne olur?"
Değişim Hemen Olmaz Ama Susmak Yenilgiye Razı Olmaktır:
Tarihe baktığımızda, hiçbir büyük değişim bir gecede olmamıştır. İnsan hakları mücadeleleri, adalet arayışları, toplumsal dönüşümler uzun ve sancılı süreçler sonunda gerçekleşmiştir. Eğer geçmişte mücadele eden insanlar “Hiçbir şey değişmiyor” diyerek ellerindeki kalemi, meydandaki sesi sustursalardı, bugün birçok hakkımızdan ve özgürlüğümüzden mahrum olurduk.
Sorunları yazmak, anlatmak ve çözüm önerileri sunmak bir direniş biçimidir. Sessizlik ise kabullenmektir. Sessiz insanların, elini taşın altına koymayan insanların eleştirme ve şikayet etme hakkı yoktur bana göre. Susmak, yanlışların sürekliliğine zemin hazırlamak anlamına gelir. Çünkü yanlışlar, yalnızca eleştirilmeyince değil, aynı zamanda konuşulmayınca, görünmez hale gelir.
Kim bili belki bir gün kalemimin gücü ortaya çıkar:
Her yazının, her kelimenin toplum üzerinde bir etkisi vardır. Fakat bu etki, bazen hemen değil, yıllar sonra kendini gösterebilir. Yazılar, sadece bugünün insanlarına değil, gelecek kuşaklara da hitap eder. Bugün yazdıklarınız, belki sizden sonra gelecek bir insanın, bir hareketin ya da bir düşüncenin kıvılcımı olacaktır. Büyük değişimlerin çoğu, birikmiş fikirlerin, bastırılmış duyguların ve zamana yayılan düşüncelerin sonucudur.
Yazmak aslında birazcık da vicdani sorumlulukla alakalı;
Toplumsal meseleleri dile getirmek, yalnızca bir çabadan ibaret değildir. Bu aynı zamanda vicdani bir sorumluluktur. Eğer gördüğünüz yanlışları, haksızlıkları ya da problemleri dile getirmezseniz, sessiz kalarak onların bir parçası haline gelirsiniz. İşte bende onların bir parçası olmamak için, vicdanıma ve topluma karşı olan sorumluluğundan yazmayı yeğliyorum.
Bir yazıyı okuyan kişi sayısı az olabilir. Zaten toplum olarak okumayan bir millet olduk. Bu yüzden bir düşünce hemen geniş kitlelere ulaşamayabilir. Ancak önemli olan, gerçekleri yazmanın kendisidir. Kalemi susturmadığımız haktan hakikatten ayrılmadığımız sürece, umut da kaybolmaz.
Toplumu değiştirmek, bireyi değiştirmekle başlar. Eğer yazınız bir kişinin dahi bakış açısını, duygularını ya da düşüncelerini etkiliyorsa, o yazı amacına ulaşmıştır. Çünkü değişim, zincirleme bir reaksiyon gibidir. Bir kişinin değişimi, çevresini; çevresinin değişimi, toplumu etkiler. Bugün küçük gibi görünen bir yazı, yarın büyük bir toplumsal hareketin ilk adımı olabilir.
Sorunlar karşısında kaleminiz susarsa, kim konuşacak? Kalemlerin ve dillerin sustuğu bir toplumda, hakikatin yerini propaganda; adaletin yerini ise güçlülerin tahakkümü alır. Eğer bizler yazmazsak, yanlışı doğru gibi göstermeye çalışanlar, sessizliğimizden faydalanır.
Üstelik bir yazının değeri, onun sonuçlarına değil, yazılma gerekçesine dayanır. Eğer yazma amacınız bir şeyleri değiştirmekse, kaleminiz asla boşa çalışmaz. Çünkü yazı, topluma ışık tutar. Yazılarımız tüm duyarsızlıklara ve sessizliklere rağmen bu sessizlik ve duyarsızlıklara karşı bir mücadele aracıdır.
“Değişen bir şey yok” düşüncesi, insanı umutsuzluğa ve mutsuzluğa sürükleyebilir. Ancak yazmak, yalnızca değişim için değil, hakikatin kaybolmaması için de bir araçtır. Kalemimiz, vicdanımızın ve adalet arayışımızın sembolüdür. O yüzden yazmaya devam etmeliyiz. Çünkü her şeyin aynı kalmasının bir nedeni de, yazmayı ve konuşmayı bırakmış olanlardır. Kalem sustuğunda, toplum karanlığa teslim olur.
Unutmayın: *Bir cümle, bazen bir tarih yazar.* Bugün bir şey değişmiyor gibi görünse de, yazılarımız geleceğin temel taşlarını oluşturabilir. Kalemimiz bizim gücümüzdür; bırakmayalım, yazmaya devam edelim.