Her işin bir sonu var.
Önce yıllardır dillendirildi ve “AÇILIM” adı altında terör örgütü PKK’ya tavizler üstüne tavizler verildi.
Türk siyasi tarihinin hiçbir döneminde Kendisine karşı savaşan terör adaklarına ve yandaşlarına bugün olduğu gibi fütursuzca tavizler verilmemiştir.
Türkiye’de son on yıldır terör örgütlerine gösterilen müsahama milletimizin bekasını sarsacak nitelikte olmuştur. Eşkiyanın siyasallaşması ve şehirlere inmesi sağlanmıştır. Bebek katilleri, millet ve devlete kurşun sıkanlar, güvenlik kuvvetlerini pusuya düşüren ve kalleşçe vuranlara itibar gösterilmiştir. “Çözüm süreci” adı altında bir daha çözülmesi mümkün olmayacak meselelerin doğmasına sebep olunmuştur.
İktidarın PKK”yı aklama çabaları uzun yıllara dayanan bir proje olduğu artık bilinmektedir. Aklama projesinin mimarlarını sadece Türkiye’nin içinde aramak meseleyi anlamsızlaştırmak ve basitleştirmektir. Bu proje uluslar arası bir projedir. Projenin yürütme organı iktidar sahipleridir. AKP iktidarı, terör örgütü PKK’nın, şımartılmasında, şehre inmesinde, siyasallaştırılmasında önemli rol almıştır ve oynamıştır.
AKP, başlangıçta uygulanmakta olan projeyi her ne kadar inkâra yönelmişse de geldiğimiz noktada ne kadar sinsi plan ve programla işlerini yürüttükleri gün yüzüne çıkmıştır.
Bu arada, yandaş medyanın hakkını da teslim etmek gerekiyor.
Yandaş medya AKLAMA sürecinin en önemli parçalarından birisidir. Medya ustaca kullanılmıştır.
Türkiye’de Medya, iktidar sahiplerinin eli-ayağı olmuştur. Toplumumuz da şok tesiri oluşturabilecek, çeşitli sıkıntılara yol açabilecek, riskli görünen her işi medya kanalıyla dillendirildi. tabiri caizse alıştıra alıştıra taşlar yerine oturtuldu. “Önce alıştır sonra kabul ettir” taktiği her ne kadar klasik bir siyasi taktik olarak görülse de hala işe yaradığı görülmektedir.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün’de bir zamanlar “Kürt sorununda iyi şeyler olacak” ve“tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz” şeklindeki açıklamaları da bu proje doğrultusunda bir mesaj niteliğindeydi.
Gül’ün sözleri bu planın ilk ağızdan ve en yetkili makam tarafından telaffuz edilmesi açısından önemliydi.
Gül, sadece AKP iktidarının bu konudaki niyetlerini açıklamakla da kalmamış ve “on senedir devlet sisteminin içindeyim. Hiçbir dönemde olmadığı kadar, sivil-asker bütün kesimler ortak anlayış, işbirliği ve koordinasyon içinde” diyerek asker de dahil olmak üzere bütün devlet organlarının PKK ile masaya oturma konusunda artık bir mutabakata vardıklarının sinyallerini vermişti.
En zor süreçlerden birisi Devletin Terör örgütü PKK ile masaya resmi olarak oturmasıydı. Bu süreç PKK’nın aklanmasında ki son süreçti. Bir program dahilinde yürüyen bu süreçte Af Kaçınılmaz olmuştur. Henüz olgunlaşmadığı düşünülse de yakın zamanda bu son süreç içinde Af daha kapsamlı olarak ele alınacak ve tartışılacaktır.
Öyle sanıyoruz ki, PKK ve yandaşları şu anda Af’fın verilmesini önemli bir zaruret olarak görmüyor. Hele PKK ele başı Öcalan’ın İmralı’dan daha güvenli olabileceği bir yer yok. Zaten PKK’yı istediği gibi yönetme hakkına sahip.Her türlü imkan Devlet eliyle kapısına kadar götürülüyor. Yüzde yüz koruma sağlandığı bir yerden çıkıp ta daha güvensiz mekanlarda neden kalsın? Bu manada Öcalan ne zaman isterse o zaman Af bindirmesi yapacaklardır. Bu da PKK’nin aklanmasında uygulanan proje kitabının arka kapağı olacaktır.
Bu süreci etkileyecek olağan üstü bir durum olmadığı takdirde Türkiye ulus devlet yapısından çıkarak federasyona dönüştürülecektir. AKP İktidarının bu zamana kadar ki yaptığı çalışmaların sonucunda iki hediye paketi var; bunlardan birisi Af bir diğeri ise federasyon…