Şeker rahatsızlığı sebebiyle uzun zamandır hastalıklarla boğuşan İbrahim Arslan’a Yüce Rabbim’den acil şifalar diliyorum.
İbrahim Arslan, hayatını Ülkücü Hareket Davasına adamış, bu yolda çok büyük badireler atlatmış, zorluklar çekmiş, hiçbir zaman susanlardan ve boyun bükenlerden olmamış yiğit bir ülkücüdür.
Arslan, Genç yaşında ülkücülükle tanıştı. Her zaman ülkücünün derdiyle dertlenen gönül adamlarından birisi olan İbrahim Arslan, herkesin kaldıramayacağı önemli bir sınavdan daha geçmektedir.
Kan kustuğu vakitlerde bile tebessümünü yüzünden eksik etmeyen İbrahim Arslan, daha önce bir ayağını kaybetmiş, bir diğer ayağında da nükseden rahatsızlıklarından dolayı hastaneye kaldırılmıştır.
Vefakar eşi Ayten Hanım, her zaman olduğu gibi yanında başucunda ona destek vermekte ve diğer taraftan da geçim kaynakları korumak ve devamı için hayat mücadelesine devam etmektedir.
Çağımızda her ne kadar anlamını yitirse de gönlün ve insanlığın cilası olan vefa sadece dillerde kalmaması gerektiğini hatırlatmakta fayda görüyorum.
Doğmakla ölmek arasında yaşadığımız bir hayatın içinde, arkadaşlıkların, dostlukların ve daha ötesi bir ülkü yolunda ülküdaşlıkların önemi her geçen gün zayıflamakta ve kaybolmaktadır. Ama kısa ama uzun hayat yolculuğunda adam gibi adamların az bulunduğu ve arkadaşlarının dertleriyle dertlenen insanların kıt olduğu geçici bir dünyada yaşıyorken İbrahim Arslan gibi hiç yakınmadan hayatını sürdüren dava adamlarını unutmamak ve yanlarında olmak ta takdir-e şayan bir duruş olacaktır.
Birlikte ağlayıp güldüğümüz, birlikte üzülüp sevindiğimiz, birlikte bir lokma ekmeği paylaştığımız zamanların anısı ve önemine binaen bugün geldiğimiz noktada aynaya bakarak geçmişle gelecek arasında bir irtibat, bir köprü ve bir empati kurarak düşünelim.
Rahmetli büyük Dava Adamı Galip Erdem'in dediği gibi "zirveye çıkarken dağın eteğinde unuttuğumuz" davanın ve dava erlerinin tekrar keşfedilme hatırlama zamanı gelmedi mi?