Çocuklar yeryüzünün saf, pak, masum, günahsız inci taneleri, renk renk çiçekleri, bereketi ve süsüdür. En önemli olanı, Yaradandan emanet edilmiş, korunmaya muhtaç hazinedir.
Bugün korunan onca tarihi eser var, üzerine titrenen mallar, mülkler, korunmaya alınmış en ufak zarar sonucu affedilmesi mümkün olmayan milli değerler.
Peki çocuklar?
Öncelikle aylardır yüzlerce çocuk zulüm altında, tüm dünya gözleri önünde ölüyor ve millet çaresiz, dünya çaresiz. Hangi insanlık buna göz yumar, hayatına devam eder?
Dünyaya gözlerini açması suç mu, yoksa savaş meydanında bombalara hedef olmaları imtihan mı, takdiri ilahi mi?
Neden çocuklar, savaşmayı bilmez, nefretle tanışmamış, önceliği olmayan sığınacak çatı arayan çocuklar?
Er meydanı, savaş meydanı, asırlardır bitmeyen toprak kavgası bedeli çocuklar mı olmalı? Onlar mı çekmeli cezasını, onlar mı bedel ödemeli?
Binlerce çocuk yanarak hayata gözlerini yumdu. Bazıları ailesiz, bazıları küçücük kalbiyle dünyaya ders verdi.
Neden çocuklar korunmuyor? İnsanlığın yüz karası mı yoksa, çocuklara sahip çıkamamak mı?
Gelelim batıdan doğuya değişmeyen gerçeğe: tecavüze uğrayan çocuklar, yasak madde ağına düşmüş çocuklar, küçük yaşta evlendirmeye zorlanan kız veya erkek çocuğu, cinsiyet aranmaksızın.
SMA yüzünden her gün ölen bebekler, aileleri para toplamak için çırpınırken dilenci gibi görülen. Hangi ayıbımızı anlatalım, hangi hatamızı telafi edelim? Şiddete uğrayan sokak çocuklarını mı anlatalım?
Cami avlusuna terk edilen, anne karnında öldürülen, yasak ilişkiler sonucu çöpe atılan çocuklar, kalbi atıyor diye yaşamına son verilen çocuklar. Büyüklerin geçinemediği, paylaşmadığı bir dünyanın gücü sadece çocuklara mı yetiyor?
Sosyal medyada meze yapıldı, oyun alanları tehlike arz ediyor, eğitim yarışa döndü, lüks yaşam hevesi umutlarını yok etti, din tacirleri dinden soğuttu; biz hâlâ yazıyoruz sevgiyi, aşkı oturduğumuz yerden güneşli manzara çiziyoruz.
Sahi, güneş balçıkla sıvanıyor muydu?
Öncelikle ebeveynler, çocuklarınız rakibiniz değil, konuşmasını, oturmasını, insan ilişkilerini, üslubu, vefayı, merhameti, sevgiyi öğretecek, çocuk sığınacak liman aramadan yoluna devam edebilsin. Çocuğuna vakit ayıramayan aileler, çocuk yetiştirmeyi bilmeyen, şiddet uygulayan ebeveynler önce kendini değiştirmeli.
Bakış açıları körleştirilmiş bir çocuk ömür boyu özgüven eksikliği yaşar. Aileler çocuğa kendini nelerden koruması gerektiğini anlatmalı, edep ve toplum kuralları dahilinde yaşam alanı oluşturmalı. Bir çiçeğe bakar gibi hassasiyetiniz olmalı. Sınırlar içerisinde yaşamayı, konfor alanı dışında topluma saygı duymayı bilmeli. Tabii bunu aileler bilmiyorsa, çocuklar bu dünyada hep korunmaya muhtaç, ezilen taraf olacaktır. Kısa sohbetler, kısa mesajlar, nasihatler elzemdir.
Çocukları okulda, sokakta koruyamıyorsak, çocukları kimseye emanet edemeyecek dereceye geldiysek bu dünya çoktan fazlaca kirlenmiş. Eğer bu kadar milletler, ülkeler, ırklar çocuğa bu coğrafyada yer vermiyor, ömrünü, geleceğini ziyan ediyorsa insanlık yoktur.
Devlet, hükümet, çocuk koruma birimleri, aileler ve tüm insanlık artık bir şeylerin bedeli olmalı. İnsan, insana faydası olmuyorsa ölüden sayalım.
Buradan tüm insanlığa çağrıda bulunuyorum: Sesim duyulur mu bilmiyorum ama artık taşın altına elinizi koyun, gerekirse kanasın, yansın ama bir insan, bir gelecek kazanalım, kazandıralım. Çocukların pencereleri maviye baksın artık... Çocuklara sahip çıkmanın vakti geldi, geçti.
Bu ülkenin bir geleceğe ihtiyacı var...
Cesur ve duyarlı bir yürekten dökülen bu hakikati sebebiyle yazarı gönülden kutluyorum kaleminiz var olsun ????????????
O kadar doğru bi yazı ki ama bu ülkenin insnalarına fayda eder mi bilemem..
Tüm insanlığa güzel Bir çağrı..
Çok güzel bir konuyu elealmissiniz hocam dünya ve gelecek her daim cocuklardadir buna öncelikle ülkemizi yöneten devlet büyüklerimizin ivedilikle çözüm bulması lazım değerli kaleminizden dökülen bu sözleri alkışlıyorum devamının olması dileklerimle